‘Rica’ ve ‘protokol’ nedir? Bir yalan makinesi TÜİK 

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • TÜİK Başkanı tarihi bir itirafta bulunmuş ve tüm verilerin “rica” ile ve “protokollerin” gereği olarak tepetakla edildiğini ifşa etmiştir. TÜİK gizlemekte, bunu da Erdoğan’ın “gizlemenizi rica ederim” diyerek verdiği emirle yapmaktadır. 

Türk devleti dört ölümü gizliyor.

Birincisi kadın cinayetleri.

İkincisi pandemi kurbanları.

Üçüncüsü siyasi cinayetlerin failleri. (Adı üstünde “faili meçhul”)

Dördüncüsü de savaşta asker kayıpları…

Bunlara bir de depremlerde ölenleri ekleyebilirsizin.

Başka?

Enflasyonu da gizliyor.

Başka?

128 milyar Doların Merkez Bankası’ndan uçup kimin cebine gittiğini gizliyor.

Müteahhitlerle yaptığı “garanti sözleşmelerini” gizliyor.

Listeyi kağıda dökseniz Edirne’den Kars’a kadar mükemmel bir “duble yol” olur.

Bu gizlemenin merkezinde Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) var. Bütün verileri “rica” adı altında emirle hazırlanıyor. Emirlerin kimisini yerine getiren, ama “bir kaçını” yerine getirmeyen bir TÜİK Başkanı varsa, kulağından tutulup atılıyor, yerine mutlak bir “emirber” getiriliyor. AKP iktidarı döneminde şimdiki başkan sekizinci başkan. En son Muhammed Şirin kovulmuş, ve nihayet TÜİK’in başına Prof. Dr. Sait Erdal Dincer getirilmişti.

Konudan biraz ayrılalım ve Soylu’nun “kadın cinayetleri” ile ilgili “istatistiki” sahtekarlığına bakalım. Haber şöyle:

“İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, kadın cinayetlerinin yüzde 21 oranında düştüğünü bildirdi. Kadın cinayetlerinin 2019'a oranla yüzde 21 düştüğünü kaydeden Soylu, "Hedefimiz tek bir kadının bu cinayetlere kurban gitmemesi" dedi.

Utanmasa “İstanbul Sözleşmesinden kurtulduk, kadın cinayetleri azaldı” bile diyebilirdi.

Konuya devam.

TÜİK’in “en son başkanı” Sait Erdal Dinçer, geçtiğimiz gün TBMM’de Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerini Araştırma Komisyonu’nda sunum yaptı. Ve Soylu’yu madara eden bir itirafta bulundu. Şöyle dedi:

"Biz verilerimizi iki ana gruptan elde ediyoruz. Birisi, kendimiz, doğrudan direkt elde ederiz; diğeri ise idari olarak kamu kuruluşlarında veya STK’lerden elde ettiğimiz veriler vardır. Şimdi bu verilerin elde edilmesinde maalesef ki, kendi elde ettiğimiz verilerle ilgili bir sıkıntım yok amma velakin diğerleri ile elde edilen bilgilerde eksiklikler veya RİCALAR veya PROTOKOLLER sonucunda bazı şeyleri… Yani tam şunu demek istiyorum: İstenilen boyuttaki tüm veri miktarına ulaşılamayabiliyor.” (Üç kere "dışlayamayabiliyor" demeye kalkın diliniz dolanır. "Gizliyoruz" diyecek, böyle dolandırıyor.)

Önce şu “RİCA” kelimesinin bürokrasideki anlamını hatırlayalım. Siz kibarlık olsun diye “rica ederim” dersiniz. Ama eğer bir Albay, diyelim ki Akar paşaya “beni terfi ettirmenizi hassaten rica ederim” demeye kalksa, o gün emekli edilir. Çünkü Türk bürokrasisinde “ast üste” rica edemez, “arz eder”. Üst ise alta “rica” eder. Çünkü “rica” Arapçadır, “rica ederim” demek, “emrederim”in bürokratçasıdır. Erdoğan kendi bakanına “rica ederim oturun” dediği zaman, bunun Kasımpaşa raconundaki anlamı, “otur ulan oturduğun yere” demek olur.

“Protokol! Kelimesi de mühimdir. Hem de çok mühim. Paralı askerlerle yapılan “işe alma protokolü”, “öldüğün zaman bunu ailen duyurmayacak, duyurursa şehit maaşı alamayacak” şartını içermektedir. Asker ölümlerindeki muamma bu protokolün sonucudur.

TÜİK Başkanı tarihi bir itirafta bulunmuş ve tüm verilerin “rica” ile ve “protokollerin” gereği olarak tepetakla edildiğini ifşa etmiştir.

Yukarıda sıraladığım bütün “gizlenenleri” TÜİK gizlemekte, bunu da Erdoğan’ın “gizlemenizi rica ederim” diyerek verdiği emirle yapmaktadır.

Erdoğan rejimi derin gizlilikte çalışan, illegal bir çetenin diktatörlüğüdür. Kendi ordusunu dağıtmış, polisini dağıtmış, yerine ipten kazıktan kurtulma adamlar doldurmuş, devlet bürokrasinde, zaten tepeden tırnağa gizlilikte çalışan Fidan’ın “muhaberat teşkilatını” MİT’i egemen kılmıştır. Bugün bir general MİT’te çalışan bir uzatmalı çavuşa selam vermek zorundadır. Fidan’ın da “astsubay” kökenini hatırlatırım.

TBMM’deki sistem içi muhalefet, devlet zırhına iliştirilmiş kirli bir mendil gibi serapa sallanıp durmakta, sonra uçup rejimin “ayıp yerlerini” örten bir başka “gizlilik” unsuru haline gelmektedir. Devlet halkı kandırmak için tüm kepazelikleri gizliyor, CHP ve İyi Parti de mecliste kalarak, kepazelikleri gizleyen faşizmin “ayıp yerlerini” gizliyor. Sistem budur.

CHP’liler ve İyi Partililer bu hazin manzarayı seyredip, rejimin “gizli” yandaşları haline gelmemek için, partilerini zorlamalı, “Meclisten çekilin, hep birlikte Erdoğan’ı istifaya mecbur edelim, Erdoğansız erken seçim yapalım, bu gizli teşkilattan yakamızı kurtaralım” demelidirler.

Gerçek muhaliflere ise politikada “şeffaf” olun ama kendinizi bu gizli teşkilata karşı gizleyin derim. Tehlike büyük.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.