Rojava’yı savun, özgürlüğünü kazan!
Cafer TAR yazdı —
- Türkiye birçok bölgede sanki varmış gibi yapıp bütün bu bölgelerde varsa eğer bir kazanımları, bunların hepsini Kürtlerle ilgili gündemlerde pazarlık masasında Kürtlere karşı kullanmak istiyor.
- Eğer Kürtler bu aşamada bir statü elde edinceye kadar Rojava’yı son noktaya kadar savunurlar ve bunda başarılı olurlarsa sonra bütün Kurdistan’ı kazanırlar.
Türk dışişlerinin uzun bir süredir neredeyse bütün mesaisi genel olarak Kürt özgürlüğünü özel olarak da Kürtlerin Rojava’da bir statü elde etmesini engellemeye çalışmak oluşturuyor. Eskiden daha çok Kıbrıs merkezli bir çaba içerisinde olurlardı; fakat uzun bir süredir Kıbrıs meselesi Türk dışişlerinin tali gündemlerinden bir tanesi haline geldi.
Türkiye’de politika yapıcıları kendilerinin dış politikada ne kadar etkili olabileceklerini herkesten daha iyi biliyorlar; bakmayın öyle “Mavi Vatan” palavralarına, Türk devleti Kıbrıs’ta statükoyu devam ettirmeye, Akdeniz’de ise varmış gibi yapmaya çalışıyor.
Türkiye birçok bölgede sanki varmış gibi yapıp bütün bu bölgelerde varsa eğer bir kazanımları, bunların hepsini Kürtlerle ilgili gündemlerde pazarlık masasında Kürtlere karşı kullanmak istiyor. Örneğin, Türkiye Kürtlerin kazanımlarına karşı bir durum ortaya çıkacaksa hemen zaten artık kadük hale gelmiş Mavi Vatan tezinden veya Ege’de herhangi bir konudaki iddiasından hemen vazgeçebilir.
Bu size çok abartılı gelebilir ama inanın bana gerçek durum bu; Türkiye bütün gücüyle Kürtlerin Rojava’da bir statü elde etmesini engellemeye çalışıyor. Bunun çok basit bir nedeni var; onlara göre Kurdistan’ın herhangi bir yerinde Kürt Özgürlük Hareketi’nin elde ettiği somut bir kazanım her şeyden önce Türk egemenlerinin yenilgisi olacak ve moral üstünlük geri dönüşsüz Kürt halkına geçecek.
İkinci ve en az ilki kadar önemli olan diğer bir neden ise, Türk devletinin son üç yüz yılına damgasını vuran küçülme paranoyasıdır. Türk devlet aklı kendi imparatorluk deneyimlerinden kalkarak Kürt meselesinin bir gün eninde sonunda bir tür toprak kaybı ile sonuçlanacağını düşünüyor.
Her şeyden önce ilk öncelik olarak süreci uzatmak; bu süre içerisinde ortaya çıkacak fırsatlardan yararlanmak, ikinci olarak da olası toprak kaybını en aza indirmek istiyor.
Türk devlet aklı geriye dönüp baktığında Yunanistan, Bulgaristan ve daha birçok Balkan ülkesinin devletleşme sürecinin önce küçük bir statü elde edilmesi ile başladığını ve sonra bu devletlerin zaman içerisinde kendi doğal sınırlarına ulaştıklarını görüyor.
Bundan dolayı Ege adaları söz konusu olduğunda her defasında Yunanistan’ın kurulduğundan günümüze kadar olan süreçte en az yirmi kez büyüdüğünü söylerler. Halbuki Rumların yaşadığı bölgeler en az beş yüz yıl Osmanlı egemenliği altında kalmış ve modern zamanlarda Rumlar kendi yaşam alanlarında kendi kendilerini yönetebilme şansına kavuşmuşlardır.
Aksi olsaydı yani Türkler 500 yıl Rumların egemenliği altına yaşasaydı, bu koşullarda Türkler kendi yaşam alanlarında iktidar olmanın mücadelesini vereceklerdi; kimse bunun aksini düşünemez. Wilson Prensipleri, ulusların kendi kaderini tayin hakkı ne derseniz deyin bunun hem kamu vicdanında hem de devletler hukukunda bir karşılığı var.
Bu yalın gerçeği bilmek bile tek başına Türk egemenlerinin geceleri kâbus görmelerine yetiyor da artıyor bile. İşte bu gelişmeyi engellemek için devleti yönetenler her şeyden önce Kurdistan’ın demografisini değiştirmek ve Kürtleri Kurdistan şehirlerinde çoğunluk olmaktan çıkarmak istiyorlar.
Birçok Kürt ilinde açılan üniversiteleri biraz da buradan değerlendirmek gerekiyor; ayrıca Türk devletinin göçmen seviciliğinin en önemli nedeninin de bu olduğunu düşünmekte fayda var. Devlet aklı bu yolla bir taşla birkaç kuş varacağını düşünüyor.
Türkiye’yi yönetenler böylece hem bütün Batı ülkelerini göçmenlerle tehdit ediyor; hem de bu göçmenleri muhtemel bir gelecekte Kürtlere karşı kullanabileceğini düşünüyorlar.
“Türk egemenlerinin bu planı yaşamda kendine bir karşılık yaratır mı?” Bu tamamen Kürtlere bağlı. Eğer Kürtler bu aşamada bir statü elde edinceye kadar Rojava’yı son noktaya kadar savunurlar ve bunda başarılı olurlarsa sonra bütün Kurdistan’ı kazanırlar.