Şark Islahat Planı’ndan ‘haşere itlaf planı’na!

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Devlet “Şark Islahat Planı”nı “Haşere itlaf planı” olarak güncellemiştir. Devletin bütün temsilcileri “susarak” bu kanlı planı onaylamıştır. Bu durumda her Kürt insanının “nefsi müdafaa” hakkı doğmuştur. 

Herhangi bir faşist militanın tehdidine “gülüp geçebilirsiniz”. Israr ederse yakaladığınız yerde tepesine binebilirsiniz. 

Bu faşist “herhangi bir faşist” değil de, örneğin bir subay, polis şefi ya da milletvekili ise durum değişir. Sonuçta siz sivilsiniz, tehdit edenin ensesine kuvvetli bir şamar atacak haliniz yok. Ne yaparsınız? Yargıya beş kuruşluk güveniniz kalmamış olsa da bu reziller hakkında suç duyurusunda bulunursunuz. 

Nitekim Semih Yalçın adındaki ırkçı-faşist MHP’li hakkında “suç duyurusunda” bulunuldu. HDP’lileri, altı milyon seçmeni, gerçekte tüm Kürt milletini “itlaf edilmesi gereken haşere sürüsü” olarak ilan etmişti. 

Ne oldu?

Her hangi bir savcı bu jenosid çağrısına karşı harekete geçti mi? Hayır. “Kürtler haşeredir itlaf edilmelidir” çağrısı öyle az buz suçlardan değil. Normal bir ülkede böyle bir çağrı yapan kişi hakkında birkaç dakika içinde soruşturma açılır. 

Adalet Bakanı olacak adam ne yaptı? TBMM’nin üçüncü büyük partisine, onun seçmenlerine, on milyonlarca Kürt’e “itlaf edilmesi gereken haşere” denmesine karşı ne yaptı? Hiçbir şey. O nedenle de zaten tek bir savcı bile bu korkunç suç karşısında soruşturma açmadı.

İçileri Bakanı ne yaptı? Hiçbir şey. O sabahtan akşama kadar emri altındaki silahlı güruhu gördükleri her HDP’liyi “itlaf” etsinler diye kışkırtıyor. 

Cumhurbaşkanı ne dedi? “Benim Kürt kardeşlerim haşere değildir” dedi mi? Demedi.

Bütün bunlar neyi gösterdi?

Bu sessizlik, Türk devletinin gizli çekmecelerinde birden çok “haşere itlaf planı” olduğunu gösterdi. Bunun resmi adı, yıllardan beri değişmez: “Şark Islahat Planı”…

Demek ki karşımızda manyak bir ırkçı yok. Devlet var. 

Bu bir. 

İkincisi Bahçeli ne dedi? “HDP’nin kapısına açılmamak üzere kilit vurulmalıdır” dedi. Şu “açılmamak üzere” lafının anlamı açıktır: Kürtlerin parti kurması yasaklanacaktır. HDP kapatıldıktan sonra hiçbir Kürt, eğer devletin ajanı değilse, parti kuramayacaktır. 

Bu abartma değildir. Devlet “Şark Islahat Planı”nı “Haşere itlaf planı” olarak güncellemiştir. Devletin bütün temsilcileri “susarak” bu kanlı planı onaylamıştır. HDP’ye oy verenler ve yakınlarını, en az yirmi milyon insanı “haşere sürüsü” diyerek “itlaf” ettiğiniz zaman, o HDP, “bir daha açılmamak üzere” kapatılmış olur. 

Maraş katliamının yıldönümünde, bu katliamı planlayan ve gerçekleştiren “ülkücü” faşistlerden birisi “itlaftan” yani toplu katliamdan, soykırımdan alenen söz ediyor, devleti yönetenler de “suskunluk” onayıyla bu suça katılıyor. 

Bu durumda “suç duyurusu”nun hiçbir anlamı, yaptırım gücü, etkisi yoktur. 

Maraş katliamının yıldönümünde açığa vurulan “haşere itlaf planı” her Kürt ferdi için büyük bir tehdittir. Savunmasız Alevi Kürt halkını, çocuk, kadın, yaşlı demeden katledenler, o insanlara “haşere” diyenlerdir. 

Evet. Şu ana kadar bu soysuz soykırımcı hakkında Türk devleti tek bir soruşturma açmayarak, tek bir devlet sözcüsü bu aşağılık ve kanlı tehdide karşı en küçük bir itirazda bulunmayarak, “haşere itlaf planı”nın bir devlet planı olduğunu kabul etmiş bulunuyorlar. 

Bu durumda ne yapmalı. 

Bu durumda her Kürt insanının “nefsi müdafaa” hakkı doğmuştur. “Nefsi müdafaa” hakkını kullanabilecek bütün önlemleri almak, kapıya dayanacak “itlaf” ekiplerine karşı kendisini, eşini, çocuğunu, anne-babasını, kardeşini koruyabilmek, onlara bu “itlaf” saldırısını pahalıya ödetmek için şimdiden, öyle tank-obüs falan olmasa da, caydırıcı araçlarla donanmak her Kürt’ün hakkıdır. 

Aslına bakarsanız “itlaf” süreci yüz yıllık Cumhuriyet tarihinin Kürt sorunundaki şaşmaz “çözüm” yöntemidir. “Kuyruklu Kürt” lafları öldürülen insanların “insan değil hayvan” olduğunu zihinlere yerleştirmek için edilmiştir. Dersim soykırımıyla ilgili “anılarda”, mağaralara sığınan insanların zehirli gazla “itlaf” edildiği daha sonra devleti yönetecek olanlar tarafından bile yazılmıştır.

“İtlaf” çağrısı ve bunun devlet tarafından “susarak” onaylanması asıl olarak şunu göstermiştir:

PKK’nin direnişi meşrudur. Gerilla birlikleri, Kürt halkını “haşere” olarak gören ve bu halkı “böcek ve hayvan sürüleri gibi telef edeceğini” ilan edenlere karşı Kürt’ün varolma hakkını savunmaktadır. 

Bazıları “silahlı mücadelenin zamanı geçti” diyorlar ya, ben onlara “bir halkı haşere olarak görmenin ve bu halkı haşere sürüleri gibi itlaf etmenin zamanı geçmediği içindir ki, kendini öz savunmayla, silahla, direnerek korumanın da zamanı geçmedi.” 

İnsan Hakları Evrensel bildirgesinin en önemli maddelerinden birisi işte bu “direnme hakkını” ilan etmiş olmasıdır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.