Seçim nasıl kazanılmaz, nasıl kazanılabilir!

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Erdoğan’la Ergenekon arasındaki ittifakta “çöpçatanlık” yapan eski Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu Kuzey Kıbrıs’a elçi yapıldı. Misyonu şudur: Kuzey Kıbrıs’la Kıbrıs Cumhuriyeti arasında iki tarafın askeri güçlerini çatışma aşamasına getirecek çapta bir kriz yaratmak…

Erdoğan büyük olasılıkla erken seçim hazırlığı yapıyor. 

Şu andan başlayarak “ahlaki alanda”, ekonomik alanda ve dış politikada “seçim adımları” atmakta. Hemen söyleyeyim: Attığı ve atacağı bütün adımlar “mezara kadar değil, seçime kadar” geçerli. 

Muhalefetin seçimlerdeki en büyük kozu nedir? Ekonomik krizdir. Bu kozu muhalefetin elinden alması aslında imkansız. Ne yaparsa yapsın, savaş politikası, savaş harcamaları, polis harcamaları ve Diyanet harcamaları bu düzeyde sürdükçe ekonomik krizi önleyemez. Ama “seçime kadar” krizin sonuçlarını “hafifletebilir.” En basitini söyleyeyim: Enflasyon tırmanıyor. Bugün aldığın maaş, hemen o gün değil ama bir ay sonra eskiden aldığının bile gerisine düşüyor. O nedenle şimdiki maaş ve ücret artışları seçmeni yeniden AKP’ye yöneltme sonucunu vermiyor. Ama seçime bir ay kala maaşlarda ve sosyal desteklerde astronomik bir artış yaparsa… O gün cebi şenlenen seçmen, bu Alicengiz oyunun sonucunu seçim yapılıp bittikten bir hafta sonra anlayacak. Ama anlamadan önce de oyunu AKP’ye verecek: Adam kendi eliyle yarattığı yoksulluğu yine kendisi bitiriyor diyerek. 

Sonra? Bu seçim rüşveti enflasyonu öyle azdıracak ki, AKP’ye oy verenler “yandık” diye bağırdığında, Erdoğan onlara nanik yapacak ve “atı alan Üsküdar’ı aşmış” olacak. 

Seçimden bir gün sonra ise hep birlikte Erdoğan’ın “faiz sebeb, enflasyon sonuç” demekten vazgeçtiğini ve faizleri fırlattığını ve krizin yükünü emekçinin sırtına yüklediğini göreceğiz. 

Seçime bir ay kala muhalefetin elinden “ekonomik kriz” kozunu alan Erdoğan “mezara kadar değil, seçime kadar” sürecek olan asıl adımlarıyla karşımıza çıkacak.  

Önce ardında vıcık vıcık çamur izleri bırakacak olan “kirli” adımına bakalım. 

Bu adımı atmak için uzun zamandır hazırlık yaptı. Hazırlığın en önemlisi “İstanbul Sözleşmesine” karşı yürüttüğü kampanyaydı. Şimdi bu kampanyayla LGBTİ bireylerine karşı yarattığı nefret ikliminden yararlanarak bir anayasa değişikliğini TBMM’ye sunacak. Belki sonuçta ülke referanduma gidecek. Hatta belki de Evren’in cunta Anayasası ile Başkanlık seçimini aynı gün halk oyuna sunması gibi Başkanlık ve TBMM seçimleriyle, “aileyi koruma ve  LGBTİ’ye karşı mücadele” anayasa maddesini aynı gün halkoyuna götürecek. Böylece seçimi “Müslüman-Türk ailesi mi, eşcinsel ailesi mi” ikilemine hapsedecek. Ve daha beteri var: Erdoğan “biz kimin LGBTİ’ci olduğunu biliyoruz” dediğine göre, MİT’in elindeki “cinsel içerikli kasetler” ortalığa saçılacak. “Sandık”lar lağım sularında yüzecek. 

Seçimden bir gün sonra ise LGBTİ nefret dalgası sönecek. Ne de olsa AKP ve MHP saflarında da bir hayli yetkili ve etkili LGBTİ bireyleri kendini gizlemektedir.  

Kirli seçim hazırlığı böyle. Bir de kanlı seçim hazırlığı var. 

“Mavi vatan” adı altında bu hazırlık uzun zamandır sürüyor. Petrol aramaktı, gaz çıkartmaktı derken Erdoğan ve Ergenekon Yunanistan’a karşı ülkeyi savaş havasına soktu bile. “Bir gece ansızın gelebiliriz” dediğinize göre, Yunanistan’a “saldırırız mı demek istediniz” diye soran yabancı gazeteciye Erdoğan “doğru anlamışsın” dedi. Seçime bir ay kala, tıpkı “çakma darbe” gibi, keçilerin otladığı bir Ege kayalığı açıklarında Türk savaş gemileri Yunan gemilerinden birini batırdığı, Yunanistan’ın da bir Türk savaş uçağını S.300’le düşürdüğü gün, hemen savaş başlamasa bile, ortalığın cehenneme döneceğini tahmin etmek zor olmaz. Ve seçim o anda, “sansür yasası” sayesinde “çakma zafer kazanan başkomutanla, vatan hainleri arasında savaşa” dönüşür.  

Seçimden bir gün sonra küreseller tarafları yatıştırır, savaş havasının yerini barış havası alır, Erdoğan Atatürk olur, Miçotakis Venizelos pozuna bürünür. 

Ama asıl büyük hazırlık Kuzey Kıbrıs’ta yapılmaktadır. 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonunda neredeyse devrilmek üzere olan Erdoğan’la Ergenekon arasındaki ittifakta “çöpçatanlık” yapan eski Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu Kuzey Kıbrıs’a bu hazırlık babında Büyük Elçi yapıldı. Misyonu şudur: Kuzey Kıbrıs’la Kıbrıs Cumhuriyeti arasında iki tarafın askeri güçlerini çatışma aşamasına getirecek çapta bir kriz yaratmak… Bu krizi yaratmak adada işten bile değildir. Ve krizin derinleştiği bir anda ve seçime bir ay kala Kuzey Kıbrıs’taki kukla hükümete Feyzioğlu tarafından “Hiçbir devletin tanımadığı KKTC’nin kendini ve Kıbrıs Türklüğünü savunmak için  bir referandumla Türkiye’ye katılmaktan başka çaresi kalmamıştır” dedirtildiği ve böyle bir referandum gerçekleşip, KKTC denilen çakma devlet Türkiye’ye iltihak etme kararı aldığı anda dünya ayağa kalkar. Ve o gün Erdoğan kürsüye çıkar ve şöyle der: “Bu kardeşinize oy verin, Yavru Vatan Anavatanıyla kucaklaşsın, Donbas’ı ilhak eden Putin kardeşim ve Hatay’ı ilhak eden Mustafa Kemal paşam gibi ben de Kuzey Kıbrıs’ı ilhak edeyim”. Böylece seçim “Yavru vatanı ilhak edelim mi, etmeyelim mi?” kavgasına döner.  

Seçimden bir gün sonra ise bu referandum kararı, büyük ihtimalle geçici de olsa rafa kaldırılır. Kıbrıs’ta  kumarhaneler ve umumhaneler yeniden rutin yaşamına döner. 

Yani Erdoğan’ı devirmek bir hayal mi? Değil. Mesele muhalefeti gaflet uykusunda gördüğü ucuz yoldan seçim kazanma hayalini yıkmaktır. Erdoğan’ı devirmek için onun demagojik ve “sahte zafer” kampanyasını şimdiden deşifre etmek gerekir. Bu yazının amacı da budur. 

Ama Erdoğan rejimini asıl sarsacak olan, Türk devletinin Zap’ta Nisan ayından beri yürüttüğü savaşta bini aşkın asker kaybettiğini, bulunduğu yerlere çakıldığını ve “general kışın” savaş alanına inmek üzere olduğunu, TSK’yı yeni bir Sarıkamış faciasının beklediğini “sansür kanununa” rağmen kitleler arasında yaymaktır.  

Her yola başvurarak…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.