Sedat Peker vak’ası ve Türk faşizmi

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Söyleyin bakalım. Hangi Türkiye resminden yanasınız. Erdoğan’ın çizdiği, Peker’in videolarında teşhir ettiği Türkiye resminden mi, Öcalan’ın anlattığı ve gerillanın çizmekte olduğu yeni Türkiye resminden mi?

Dün “yılın himmetli işvereni” ödülünü verdiler. Yanında Soylu’nun polisleri korumada. Fotoğraf karesinde Erdoğan’ın yanı başında. Alanlar onun adamarı seyircileri ile dolu. “Kanlarında duş alacağım” diye bağırmakta. Mahkemeye polis eskortuyla gitmiş: “Kanlarında duş alma” sözleri ifade özgürlüğüne sokulmuş. Geldiği gibi çıkmış.

Sedat Peker…

Derken devlet krizi başlıyor. Bürokrasi korkuya kapılıyor. “Gidiciler” sözü ağızdan ağza dolaşıyor. Düne kadar muhalefete ve medyaya sızmayan belgeler, devlet zırhında açılan çatlaklardan sızmaya başlıyor. Belgeleri sızdıranlar gelecekte yakalarını kurtarmanın koşullarını hazırlıyor. Ve devletin bütün kurumlarında kavga şiddet kazanıyor.

Alaattin Çakıcı’yı Bahçeli hapisten çıkartınca, bu defa kavga mafyanın içinde patlıyor. Kim kiminle nasıl, ne için kavga ediyor sorusu anlamsız. Karanlık koridorlarda kimin kime vurduğunu biz göremeyiz. Ama kavgayı görürüz. Kavga başladı. Devlet krizi derinleşti.

Ve Sedat Peker kaçmak zorunda kaldı. Bu kadarı bize yeter. Pisliğin labirentlerinde kimin kimle kavga ettiğinin önemi yok. Kavganın kendisi önemli.

Şimdi üçüncü videosunu yayınladı. Yurtdışında kaçak. Her an MİT tarafından öldürülebilir. Konuşuyor.

“Mehmet Ağar derin devletin başıdır” diyor. “6 ton 900 kilo eroinin gideceği adres, başında oğlunun bulunduğu Mehmet Ağar’ın marinasıdır” diye ifşa ediyor. “Oğlu Orta Asyalı genç bir kadına tecavüz etti, kadın jandarmaya şikayet ettikten bir gün sonra öldürüldü, katil AKP’li vekil ve Mehmet Ağar’ın oğlu Tolga’dır” diye ihbarda bulunuyor. “Pelikan’dan, damattan, damadın ağabeyinden” bahsediyor.

Sedat Peker gibi bir adamın kaçmasına göz yumanlar, onun kirli çamaşırları karıştıracağını, ölmemek için konuşacağını bilmez mi? Demek ki, devlet krizinde taraf olanların kimisi, Peker konuşsun diye onun kaçmasına göz yummuş. Zaten konuşuyor da.

Bütün bunlar neyin nesidir?

Vaktiyle Komünist Enternasyonal’de, henüz Hitler iktidar olmadan önce faşizmin tanımı etrafında tartışmalar olmuştu. Bu tartışmalarda “faşist hareket lümpen proletaryanın terörist örgütlenmesidir” denmişti. Öyleydi. Hitler Münih darbesinden dolayı hapse atıldıktan sonra işler değişti. Çıktığında önce Mareşal Hindenburg’un desteğini aldı, ardından Alman çelik, silah tekelleri tarafından desteklendi. Faşizmin sosyal temeli değişti. Lümpen proletaryanın örgütü SA yok edildi. Böylece iktidardaki faşizm “sermayenin en emperyalist, en şovenist tekelci kesiminin terörist diktatörlüğü” olarak tarif edildi.

Bizde faşizme geçiş farklı bir yol izledi. AKP başlangıçta orduya karşı, ABD’nin, AB’nin, Batı’yla iş yapan büyük tekelci burjuvazinin ve İslamcı Batı yanlısı liberallerin desteğini aldı. Sonra işler değişti. AKP’nin dayandığı sosyal güce karşı darbe yapıldı. Erdoğan’ın dayandığı sosyal temel kökten değişti. Türk lümpen proletaryası, yani ayak takımı, kriminal unsurlar, onların örgütleri, mafya, Türk mafyasıyla birleşen PKK düşmanı Sedat Bucak benzeri Kürt unsurlar ile bir grup Avrasyacı asker-sivil unsur, fundamentalist İslamcılar, Türk endüstriyel askeri kompleks patronları, beşli müteahhit çete Türk faşizminin sosyal temeli haline geldi.

İşte şimdi bu sosyal temel çatladı. Sedat Peker vak’ası da, amiraller bildirisi de, medyaya sızan yolsuzluk, rezillik belgeleri de bu temelin çatladığının işaretleridir. Biz bu işaretlerin daha büyük bir hızla ortaya çıkacağını göreceğiz.

İğrenç bir Türkiye resmiyle karşı karşıyayız. Ve bu kirli resmin ortasında, tertemiz bir beyaz sayfa var. O sayfaya Kürdistan gerillaları, onların dostları Türkiye’nin özgür geleceğinin, müreffeh yarınlarının, barışçı günlerinin resmini çiziyor.

Söyleyin bakalım. Hangi Türkiye resminden yanasınız. Erdoğan’ın çizdiği, Peker’in videolarında teşhir ettiği Türkiye resminden mi, Öcalan’ın anlattığı ve gerillanın çizmekte olduğu yeni Türkiye resminden mi?

Kirli resmin en kirlilerinden Müsamere paşası Akar geçtiğimiz gün “rekordan” bahsetti. 988 gerillayı öldürmüşmüş. Yani kuş uçmaz kervan geçmez ve helikopterleri “teker koyamaz” dağlarda, vadilerde, uçurumlarda cansız bedenleri tek tek saymış. Ama “bitirdik” diyememiş. Ne demiş: Gerilla “kırkayak gibidir, vuruyoruz, kesiyoruz, bir yerlerden filiz veriyor” demiş.

“Filiz” kırkayaktan çıkmıyor, yaktığınız meşelerden fışkırıyor. Ve bir “filiz” halindeki gerillaya bakın, bir de Peker’in anlattıklarına bakın.

“988” rakamına ve bu uydurma rakama “rekor” diyen havuz medyasına bakınca “kirli resimle”, “temiz resim” arasında ahlaki bir karşılaştırma yaptım. TC “rekor skorlarını” açıklarken, HPG’nin savaş bültenlerinde “düşmana etkili darbe indirildi, düşman kayıpları ve yaralıları netleştirilemedi” cümlelerini okuyorum. Ahlaksızlıkla ahlak arasındaki bir savaş bu.

Gerilla annelerinin geçmiş bayramı kutlu olsun. Beyaz tülbentleri “temiz Türkiye’nin ve Ortadoğu’nun” bayrağı olsun.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.