Siyasi manzara hayra alamet değil
Veysi SARISÖZEN yazdı —
- Erdoğan, geçen yılın Ekim ayından bu yana geçen zamanı cebine koydu, şimdi "asıl adımları" öteki Ekim'de atmaktan söz ediyor. Bunları da "ama PKK elindeki silahları bana teslim etmedi" bahanesine sığdırıyor. Bu ucuz bir bahanedir.
Türkiye'de siyasi hayatın nasıl seyrettiğini anlayan beri gelsin. Bir yandan yarım yüzyıllık savaştan barış ve demokrasiye geçişten söz ediliyor, bir yandan bıraktım belediyeleri CHP'nin tasfiyesine doğru yargı adımları atılıyor.
DEM Parti Erdoğan'ın verilen sözlerin hilafına basit bir infaz yasasında cimrilik edip, esasını Ekim ayına göndermesinden şikayet ediyor. Bir yandan da "müzakerenin" hayrına CHP ile AKP arasındaki meydan savaşını eli kolu bağlı seyretmek zorunda kalıyor.
Erdoğan akıllı olmasa da benim şahit olduğum en kulağı kesik, kurnaz, komplocu bir siyasetçi. Muhalefetin iki büyük partisi arasındaki ibrişimle bağlanmış ittifakın kopmasını keyifle bekliyor. O nedenle PKK 12. Kongresi’nde atılan tarihi adıma rağmen, üstüne düşen adımları "ha attım ha atacağım" diyerek iyice sündürüyor, işi uzattıkça uzatıyor. Geçen yılın Ekim ayından bu yana geçen zamanı cebine koydu, şimdi "asıl adımları" öteki Ekim'de atmaktan söz ediyor. Bunları da "ama PKK elindeki silahları bana teslim etmedi" bahanesine sığdırıyor. Bu ucuz bir bahanedir. PKK kendini feshetmiş, tüm yetkilerini Başkan Apo'ya devretmiş. Başkan Apo özgür mü ki, bu yetkilerin gereğini yerine getirerek 12. Kongre kararlarını hayata geçirsin?
Ve bu oyalama sürecinde ülke alt üst.
Haftanın her iki günü alanlar 'Öfkeli Gençler', emekçiler, emekliler, kadınlar ve hatta çocuklarla tıka basa doluyor. Bu mitinglerde Özgür Özel, CHP içindeki ve ona yakın medyadaki ultra ulusalcı provokatörlerin baskısına, "N'aber, senin cumhurbaşkanı adayını içeri tıktılar, Öcalan'ı bırakmaya hazırlanıyorlar, DEM Parti Erdoğan'ı ömür boyu Saray'da oturtmak için AKP'yle ittifak kurmuş, senin yüzüne bile bakmıyor" demagojisine direnmek için, sanıyorum gücünün sonuna doğru geliyor. Böyle giderse yakında toplumun çoğunluğunu temsil eden milyonlarca insanın katıldığı bu mitingler, CHP'li belediyelere karşı "beşinci, altıncı, yedinci tutuklama dalgasından" sonra demokratik toplum sürecine karşı mitinglere dönüşürse, buna hiç şaşırmayalım.
Erdoğan'ın da beklediği sanki böyle bir gelişme. Kendi payına yerden göğe kadar haklı. Bu en kötü ihtimal gerçekleşirse, muhalefet parçalanır, DEM Parti AKP-MHP iktidarının karşısında yalnızlaşır, zayıflar ve bir kere daha Türkiye için bu "son şans", tıpkı Dolmabahçe mutabakatı gibi heba edildiğinde, buna karşı direniş için çok geç kalınmış olur. Hele bir de Özgür Özel'in seçildiği CHP Kongresi yargı kararıyla iptal edilir ve Kılıçdaroğlu, ekibiyle birlikte yönetime gelirse, işte asıl o zaman "muhalefetsiz" otokrasiye doğru gidiş kaçınılmaz hale gelir.
Geçtiğimiz gün KNK adına konuşan Remzi Kartal, haklı olarak "iktidar bu süreçte samimi olsaydı, hazır CHP de bu konuda destek vereceğini açıklamışken, onunla ortaklaşırdı" anlamında önemli bir argüman ortaya attı. Oysa Erdoğan, kendi iktidarı için rakibine karşı sistem içi partiler arasında eşine rastlamadığımız topyekun bir saldırıya geçmiş bulunuyor. Bu saldırı, aynı zamanda Başkan Apo'nun tarihi girişimine karşı bir provokasyondur.
Bu saldırıya karşı alanları dolduran milyonlar, barış ve demokratik toplum sürecine karşı bu provokasyonla, yeniden ultra ulusalcıların, İyi Parti'nin, Zafer Partisi'nin tuzağına düşmeden barış ve demokrasi için bir yol ve çare bulmanın zamanıdır.