Soylu Kars’ta ne yapıyor? Ülkenin dibini kazıyor! 

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Soylu şimdi Kars’ta yaraları kaşıyor. Akar Kafkasya’da Ermeni Soykırımı günlerini canlandırıyor, Türkiye’den birkaç F-16’yı Karabağ semalarına fırlattırıyor, Fidan Libya’daki çeteleri çaktırmadan Karabağ’a sızdırıyor. Velhasılı Türk devleti, Erdoğan’a işlenebilecek tüm suçları işletiyor.

Buradan Erdoğan ve avanesini iki meselede uyaracağım.

Kars ve Soylu meseleleri.

Birinci mesele ile ikinci mesele birbiriyle bağlı.

Polis şefi Soylu, tıpkı Birinci Dünya Savaşı’nın sonuna doğru Kazım Karabekir’in yaptığı gibi, Üçüncü Dünya Savaşı’nın bugünkü aşamasında Kars’ı ikinci defa işgal etti. Bu yazı yazılırken, Kars halkının iradesini temsil eden Kars Belediyesi Soylu’nun işgal güçleri tarafından kuşatma altındaydı.

Birinci işgal Ekim Sosyalist Devrimine saldıran Alman İmparatorluğu’nun Lenin yönetimini zorladığı Brest Litovsk Anlaşması’yla gerçekleşti.

Brest Litovsk Antlaşması emperyalist Almanya’nın sosyalist Rusya’ya dayattığı tarihin en haksız ve fırsatçı anlaşmasıydı. Ve bu haksız anlaşmaya İttihat Terakki yönetimindeki Osmanlı İmparatorluğu da dahil olmuştu. Anlaşmanın sonuçları şöyleydi:

Alman İmparatorluğu Sovyetler Birliği’nden diğerlerinin yanı sıra bugün sorun merkezleri haline gelen Belarusya’yı, Ukrayna’yı kopartmıştı.

Osmanlı İmparatorluğu ise diğer toprak parçalarının yanı sıra Kars’a el koymuştu. Kars nüfusunun çoğunluğunu Ermeni, Pontus ve Asuri halkları oluşturuyordu.

Lenin hükümeti Moskova’yı kurtarmak için yaptığı bu anlaşmayı bir süre sonra tanımadı ve Almanya ile Osmanlı’nın yenilmesiyle birlikte Brest Litovsk Anlaşması çöpe atıldı. Kars-Ardahan'la ilgili daha sonra yapılan anlaşmalar ise İkinci Dünya Savaşı sonunda Ermenistan Sosyalist Cumhuriyeti ve ardından SB’nin yıkılmasından sonra kurulan bağımsız Ermenistan devleti tarafından tanınmadı.

Şimdi Üçüncü Dünya Savaşının yeni bir aşamasındayız. Brest Litovsk’la Almanya’ya verilen, Soğuk Savaş sonrasında Sovyetler Birliği’nden koparılan Belarus ve Ukrayna’daki gelişmeleri biliyoruz. Rusya, Belarus’un hamisidir ve Ukrayna’dan Kırım’ı koparıp almıştır. Ukrayna’nın doğusunda çatışmalar sürmekte.

Ya Kars?

Ermenistan’a karşı Aliyev hanedanlığının yanında yer alan Türk devletinin bir süre sonra, eğer Azerbaycan yenilirse ve Ermenistan savaştaki zararlarından dolayı TC’yi sorumlu tutarsa, Türkiye’nin yeniden Kars-Ardahan sorunuyla burun buruna gelmesi kaçınılmaz olur. Suriye macerası sonunda Hatay’ın da gündeme gelme ihtimali gibi. Sen Karabağı mı konu yaptın, Ermenistan da Kars-Ardahan’ı, Yunanistan işgal altındaki Kuzey Kıbrıs’ı, Suriye de ilhak ettiğin Hatay’ı sorun haline getirir.

Türkiye’nin bir “beka” meselesi varsa, bunu yaratan Türk devletinin kendisidir. Üçüncü Dünya Savaşının sonunda başınız öyle bir derde girebilir ki, Sevr’den beter olursunuz.

Birinci uyarı bu.

İkinci uyarıya gelince… Yani Soylu’ya… Bu adam ve avanesi, devletin derinlerinde, Saray’ın dehlizlerinde, Erdoğan’ın sağında, solunda ve arkasında gizlenen güçler, oynadıkları emperyalist yayılma oyunundan yenik düştükleri gün, Erdoğan’ı, ailesini ve etrafındaki suç ortaklarını devirecekler. Bütün suçları sırtına yükleyecekler. Eğer şu sıralar bir de “idam” cezasını bizzat Erdoğan’a onaylatabilirlerse, cezayı onaylayan Erdoğan’ı darağacında sallandıracaklar.

Bu işi kim yapacak?

15 Temmuz çakma darbesini kim tezgahlayıp, Erdoğan’ı kıskıvrak esir aldıysa onlar yapacak. Ben diyorum ki, her biçime kolayca giren Soylu Erdoğan’ın ve damadının ayağını kaldırma operasyonunda “görünen kahraman” olmaya adaydır. Bir süre sonra o da tekmeyi yiyecek olsa bile, Üçüncü Dünya Savaşında tüm suçları işleyen filmin kahramanı devletin ta kendisidir ve o “beka” meselesini çözmek adına, anasını da babasını da “siyaset meydanında” sallandırmaktan asla çekinmez.

Soylu şimdi Kars’ta yaraları kaşıyor. Akar Kafkasya’da Ermeni Soykırımı günlerini canlandırıyor, Türkiye’den birkaç F-16’yı Karabağ semalarına fırlattırıyor, Fidan Libya’daki çeteleri çaktırmadan Karabağ’a sızdırıyor. Velhasılı Türk devleti, Erdoğan’a işlenebilecek tüm suçları işletiyor.

Erdoğan başarırsa ömrünün sonuna kadar sırtlarında memnuniyetle taşıyacaklar, başaramazsa kaldırdıkları gibi çöplüğe fırlatacaklar.

Şimdi soracaksınız: İyi de neden bu uyarıları yaptın? Bırak da kendi belalarını kendi ellerinden bulsunlar, sana ne oluyor? Kars’ta işler karışırsa karışsın, Soylu Erdoğan’ın başını yiyecekse varsın yesin, sana ne, bize ne?

Elhak, doğru diyorsunuz.

Diyorsunuz da, ben bu uyarıları yaptığımda, bu uyarıların artık Erdoğan ve şeriklerinin işine yaramayacağını biliyorum. Faşist rejim geri dönemez. AKP’nin ilk döneminde biri Amerikancı-ılımlı İslamcı, diğeri devrimci-demokrat iki potansiyel müttefiki vardı. Erdoğan birinci müttefikini seçti, Cemaati. Onunla birlikte hem Ergenekona karşı savaş açtı, hem de KCK soykırım operasyonlarını yaptı. Böylece PKK ve HDP’yle ittifak şansını kaybedince, bu defa devreye Ergenekon girdi. 15 Temmuz’da Erdoğan’a Cemaati tasfiye etme misyonunu dayattı.

Ne olmuş oldu?

Erdoğan etrafında şu sıralar örgütlemeye çalıştığı “Saray muhafızları” ve Müslüman Kardeşler dışında cascavlak ortada kaldı. İleride kendisini harcayacak olan güçlerle birleşti, kaynaştı. Onlara teslim oldu. Birbirlerine muhtaçlar. Erdoğan’ı devir, derin devlet depreme uğrar, derin devleti devirirsen, millet selamete çıkar.

O nedenle diyorum ki, benim “uyarı” dediklerim, ileride olması muhtemel gelişmelerdir ve bu ihtimallere karşı Türkiye’yi ancak Kürt halkıyla Türk halkının ittifakı kurtarabilir.

Soru şu:

Türk/Kürt ittifakı Türkiye yıkılıp, bir enkaz haline geldikten sonra mı kurulacak, yoksa yıkılmadan önce ve yıkılmayı önlemek için mi kurulacak?

Başka soru kalmamıştır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.