Stratejik düşünmenin zamanı-1

Şemsettin ÖZER yazdı —

  • Apocu felsefede stratejik düşünme, eylemle bütünleşmiş bir bilinç gerektirir. Dinle, sorgula, planla, harekete geç ve sürekli geliş. Unutma: Gerçek devrim, önce zihinde başlar. "Düşünmek, en büyük eylemdir."

Önderlik felsefesinde vurgulanan "stratejik düşünme", bireyin pasif bir talimat alıcı değil, inovatif ve aktif bir birey/örgüt olarak çabuk analizci, güncel şartları baz alıp ona göre eylemci, proaktif birey olmasını gerektirir. Bu yaklaşım, özgür iradenin, derin analizi ve planlanmış detaylı pratik adım ve metodlarını üretme ve uygulamayı temel alır.

Stratejik düşünmeyi geliştirmek ve derinleştirip toplumla adaptasyon için, başta örgütsel ahlak ve artık bu çağda farz olan global yönetim qualifikasyonları gerektiriyor. Dönemin kurumsal stratejik planlama metodları ile hedef politik amaçlar sentezlenerek, daha etkin ilerlemeler ve sonuçların alınması kaçınılmazdır.

İdeolojik sentezle güncellenen bu yeni stratejik düşünme yaklaşımı, kısa ve uzun vadeli dönemsel hedefleri pekiştirerek sonuçları mutlak kılar.

Her yaklaşım kendi büyüklüğünü taşır

Gerçekte, Apocu hareketin tüm söylemleri, her adımı aslında planlanmış taktiksel adımların toplamı olan stratejik bir yaşam kuramıdır.

Hareketin hiçbir dönemi önemsiz olmayıp dönem ve şartlara göre ustaca örülmüştür, derin bir ideolojik okuma ve eşsiz bir tecrübenin ardından.

Kimileri belirli bir dönemi yüceltirken, bir başkasını ya da yeni eylemi değersizleştirme eğiliminde olabilir. Mücadelenin bu tarihsel yeni evresinde kafa karıştırıcı, egoist kaygılarla popülist ve zaman kaybedici söylemlerden uzak durup Önderliğin yeni manifesto kabiliyeti üzerine düşünerek aksiyon belirlemesi, tüm kırılgan olasılıkları etkisizleştirecek ve çağın nihai demokratik özgürlük ideasına daha efektif taşıyacaktır. Tüm yapı ve kurumların bu bilinçle yeniden hızlıca yapılandırılması kaçınılmazdır.

Kriterleri, dönem mücadelesine uygun güncelleyip alanında profesyonel olan ideolojik bağı olan/olmayan herkesi kapsayacak şekilde tarif edilmelidir.

Böylece kurumlar birer üretim merkezine dönüşebilir. Aksine, kendini tekrarlayan anlayış, manifestonun ruhunu zedeleyecektir.

Teknik bir açılım yapılırsa, Apoculuğun her dönemi insanlığın yaşam kalite standartlarının upgrade tasarımıdır, özelde Kürt demokratik ve ulusal birliğinin mücadelesi olarak saha pratikleşmişse de. Bu sebeple, hep uluslararası nizam kurucularının hedefi olmuştur.

Kürtlerin artık tüm duygusal reflekslerini ve ajite yaklaşımlarını terk ederek, ivedi olarak stratejik düşünme yetilerini geliştirmesi, var olduğu her ortamın tüm nimetlerini bu amacı daha profesyonel kılmak için kulanması bir görevdir.

Sahada kritik görev üstlenicilerin özelde Kürdistani birliği güçlendirici temelde alanında yetkin ve tecrübe sahibi, talimat veren değil dinleyen, ezber- eleştirisel değil eylemde olan, kibirli değil alçakgönüllü nitelikte kişilikler olmalıdır.

Üstten bakan değil, empati kurabilen; tekil, dışlayıcı ve kariyerist değil, kapsayıcı ekip çalışmasına yatkın, sınıf ve inanç farkı gözetmeksizin herkesi bir araya getirebilen uzmanlığa sahip, proje üretebilen politik veya işinde uzman adaylar, kurumsal bir anlayışla belirlenmeli.

Söylemde eski klişe ve ezberlecilik tarzı, manevraları stabil kılarak pesimist refleksleri tetikleyecek, donanımlı nitelikli bireyleri yeni oluşumlardan soyutlayacaktır. Bu ise şüphesiz dönemin en büyük kaybı, daha doğrusu tehlikesi olacaktır.

Eleştireceğiz, eleştirileceğiz

Önderliğin her dönemde vurguladığı üzere, eleştireceğiz, eleştirileceğiz. Politik mücadelemiz diyalektiktir.

Ancak "bensiz siyaset olmaz", dayatmaları gibi tehlikeli, kariyerist ve menfaatçi yaklaşımlardan sıyrılmak da belli ki en zorlanacağımız konulardan biri olacaktır, ama aşılacaktır. Hiç bir çıkar Kürt birlik ve özgürlüğünden önce değildir.

Ülke ve diasporadaki legal siyasetin bu konuda ketum tutumu, yapıcı eleştiriler ile revize edilmesi şarttır.

Apocu anlayışta, kim stratejik düşünüp ve dönemin manifestosuna uygun yaratıcı taktiklerle proje üretirse, yıllarca edindiği alışkanlıklarını sorgular ve kendini özeleştiri süzgecinden geçirirse, o dönemin ruhuna uygun hareket ediyor demektir.

Mücadele saflarında sergilenen kahramanlıklara, emeklere şüphesiz değer biçilmezdir. Bunun sonucu, özellikle diasporanın siyasal eksenli edindiği şartları konformist makyajlar ile kendine yapışık alışkanlıklara dönüştürme gibi bir lükse sahip değildir.

"Canımızı zar zor, geçici de olsa kurtardık da buraya kadar geldik, bu olanaklar bize yeterdir" gibi bir yaklaşımın aslında sömürgeci anlayışın bir üst türevi olduğu asla atlanmamalıdır.

Yapmacık gülüşler eşliğinde sürgün ve emanet sürdüğümüz bu hayatın, asıl hedefin vaadedilmiş kutsal topraklardaki tadacağımız özgürlüğün olacağı her gün hatırlanmalıdır.

Her çağ -durgun ya da etkin olsun- karşıt görüşlerin veya farklı düşüncelerin çarpıştığı bir alandır. Bu çarpışma bazen sessizce dipten gelen dalga gibi önüne düşeni ayıklar, kıyıya  sürer, bazen de toplumun tüm alanlarında kendini gösterir. Bu sürece stratejik düşün ve taktik zenginlik dönemi diyoruz.

Apocu felsefede stratejik düşünme, eylemle bütünleşmiş bir bilinç gerektirir. Dinle, sorgula, planla, harekete geç ve sürekli geliş. Unutma: Gerçek devrim, önce zihinde başlar.

"Düşünmek, en büyük eylemdir." Bertolt Brecht

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.