“Tayyare ver İsveç’i al”ın gerçek anlamı
Veysi SARISÖZEN yazdı —
- İsveç’in ve Finlandiya’nın NATO üyeliği Üçüncü Dünya Savaşı’nın gelecekte yeni ve dehşet verici bir aşamaya yükseleceğini gösteriyor.
“NATO PKK’ye yardım ediyor, silah veriyor, Türkiye’yi bölmek istiyor” diyen AKP ve MHP, İsveç’in NATO üyeliğine itirazını kaldırdı, üyelik protokolüne onay verdi. CHP’li ulusalcılar da “anti emperyalizm kırmızı çizgimizdir” filan derken, AKP ve MHP’nin peşinden tıpış tıpış yürüdü.
İsveç “Türk milliyetçilerinin ve ulusalcıların” oyları sayesinde NATO’ya adım attı.
Kürt Özgürlük Hareketi başından beri askeri bloklara ve onların genişletilmesine karşı. Devletler arasında askeri bloklaşma ve cepheleşme yalnızca halklara zarar veriyor. Silahlanma yarışının yükünü, emekçi kitleler enflasyon, işsizlik ve istikrarsızlık olarak yükleniyor.
Ukrayna ile Rusya arasındaki savaş, Finlandiya’da ve İsveç’de barış yanlısı güçlerin NATO üyeliğine karşı direncini kırdı. ABD bu ülkeleri NATO’ya, yani bir bakıma kendi askeri hegemonyasına katılmaya mecbur etti. Bu da gösteriyor ki, Ukrayna ile Rusya arasındaki savaşı ABD bu amacına ulaşmak için tahrik etti. Şimdilik başarmış görünüyor.
Ancak bu gelişmeler Üçüncü Dünya Savaşı şartlarında yaşanmakta. İsveç’in ve Finlandiya’nın NATO üyeliği Üçüncü Dünya Savaşı’nın gelecekte yeni ve dehşet verici bir aşamaya yükseleceğini gösteriyor.
Faşist rejim, görünüşte F-16 uçağı alma karşılığında İsveç’in NATO üyeliğini onaylamış gibidir. Acaba ABD ve Türkiye arasındaki “pazarlık” bundan ibaret mi? Sorulacak soru budur. Öteden beri devletler arasında gizli anlaşmalar, “ver uçağı al İsveç’i NATO’ya” türü gülünç çekişmeler ve çekişmelerin son bulmaları ile örtülüdür. Türkiye ile ABD arasında nasıl bir gizli anlaşma imzalandığını, önümüzdeki evrede meydana gelecek olan gelişmeler ışığında öğreneceğiz.
En tehlikeli ihtimal ABD ve Türkiye arasında, “PKK’ye ve Rojava’ya karşılık Türkiye’nin Üçüncü Dünya Savaşı’na ABD saflarında doğrudan katılması” yönünde bir gizli anlaşmaya varılmış olması ihtimalidir. Bu ihtimale hazır olmak gerekir.
Şu sırada Irak Hükümeti ile ABD arasında, Irak’taki koalisyon güçlerinin çekilmesi yönünde görüşmeler yapılıyor. Bu görüşmeler dikkat çekici gelişmeler eşliğinde yürütülüyor: İran Hewler’de bazı hedefleri bombaladı. Irak’taki Sünni Arapların arasında da örgütlü DAİŞ İran’a saldırdı. Eski MİT Başkanı Hakan Fidan, Süleymaniye yönetimini, yani YNK’yi açıkça tehdit etti. “Yaptırımları” askeri operasyonlara dönüştüreceğini söyledi. ABD, İran yanlısı Husilere savaş açtı. Ve geçtiğimiz gün KDP güçleri gerillaya pusu kurarak saldırdı. İsrail savaşı adım adım Şeria’ya ve Lübnan’a yayma yolunda. Olgular daha da çoğaltılabilir.
Akla şu soru geliyor: Acaba ABD Ortadoğu’da NATO adına Türkiye’ye yeni bir perspektif vermeye mi hazırlanıyor? Irak’tan çekilip yerini NATO üyesi Türkiye’nin mi doldurmasını hedefliyor?
Bilmiyoruz. Ancak böyle bir ihtimale de hazırlıklı olmalıyız.
Bir an KDP’nin PKK’yle açıkça savaşa girdiğini, YNK’nin buna karşı çıktığını, Türk tarafının KDP yanlısı tutumuna karşı İran’ın YNK’yi desteklediğini ve sonuçta bu üç gücün PKK, KDP ve YNK’nin arasında Başûr Kurdistanı’nda kanlı bir iç savaş patladığını düşünelim. Şu anda HSM Komutanı Karayılan’ın açıkladığı gibi Zap’ta “süpürülmeyi” bekleyen Türk ordusu için böyle bir “iç savaş”, Türkiye’ye “Allah’ın lütfu” gibi bir şey olmaz mı? Kurdistan dağlarında perişan olan Türk ordusu bu fırsattan yararlanarak, dağların tepelerini “işgal” etmek yerine “düz ovada ve asfalt yollarda” tank birlikleriyle Başûr Kurdistanı’nı işgal etmeyi düşünmez mi? “İç savaşta Kerküklü soydaşlarımızı kurtarmak” adına böyle bir topyekun işgal hareketine girişmez mi?
Böyle bir işgal yelteneşinin bir Türk-İran savaşını tetiklemesi kesindir. Acaba Pentagon böyle bir perspektiften hareket ederek Türk devletini yeniden NATO’nun güçlü vurucu gücüne dönüştürmek üzere harekete geçmiş olabilir mi? F 16 uçakları elbette bir NATO ülkesine karşı işe yaramaz. İki F 16 uçağı birbirini vurmak istese de vuramaz. Bu uçaklar PKK gerillası karşısında da gereksizdir, PKK’nin “şehirleri”, “silah fabrikaları” yok. Granit dağların içindeki tüneller için ise, biraz abartayım, sivrisinek gibidir. Demek ki, verilecek F- 16 filoları Türk devletinin ABD safında savaşa gireceğinin işareti olacaktır.
Neresinden bakarsak bakalım, İsveç meselesindeki ihtilafın “bana tayyare ver, ben de senin İsveç’ini NATO üyesi yapayım” gibi matrak bir ihtilaf olmadığı çok açık. Tüm bölge halklarını tehdit eden bir gizli anlaşma yapıldığı çok belli. Ancak biz bu gizli anlaşmanın içeriğini şimdilik bilemiyoruz. Yazdığım ihtimaller sadece benim akıl yürütmemin ürünleri.
Vaktiyle ninelerimiz ve dedelerimiz ne derlerdi?
“Korkulu rüya görmek istemezsen uyanık olacaksın.”
Yani?
Yanisi şu: Bu korkunç ihtimallerin tehdit ettiği Ortadoğu’da biricik “barış etkeni” PKK ve müttefikleridir. O halde bu hareketi güçlendirmek için elinden geleni yapacaksın.
Mesela?
Mesela 17 Şubat günü, iki elin kanda bile olsa Köln yoluna koyulacaksın. Yüzbinlerin gücünü bu “gizli anlaşmaları” yapanlara göstereceksin. Yalnız dağlarda gerilla yok, dünyanın her yanında biz de varız” diyeceksin.
Yolun açık olsun.