Terör listesi değil, meşru haklarımızı istiyoruz!

Demir ÇELİK yazdı —

  • PKK, hem Kürtlerin meşru demokratik hakları için hem insanlığın hak, adalet, özgürlük ve barış talepleri için hem kadın özgürlükçü anlayışı için hem de eko-sistemin doğal seleksiyonunu savunduğu ve mücadele yürüttüğü için kriminalize ediliyorsa, bize düşen ona ve onun haklı mücadelesine sahip çıkmaktır.

Türkiye, İran, Irak ve Suriye tarafından kuruluşundan hemen sonra terör örgütü ilan edilen PKK, 10 Ağustos 1997’de ABD tarafından, 2002 yılında ise NATO, AB ülkeleri başta olmak üzere birçok devlet tarafından “terör örgütü” ilan edilerek, uluslararası terör listesine alınmıştır.

Gerek parti programına, gerekse kuruluşundan bu yana askeri ve siyasal faaliyetlerine bakıldığında, “terör örgütü” olarak yaftalanmasını gerektiren bir durum olmamasına rağmen, PKK’nin neden bu muameleye tabi tutulduğu sorusu izaha muhtaç bir konudur.

Kürdistan’ın sömürge ülke olması ile ilgisi

Birinci neden; Kürdistan’ın uluslararası sömürge ülke olmasından kaynaklı bir konudur. Selçuklu devleti ile başlayan bin yıllık Türk ilhakı altında olan Kürdistan, 1639 yılında Safevi ve Osmanlı devletleri arasında paylaşılıp sömürgeleştirilir.

1916 yılında ise Fransa ve Britanya emperyalist devletleri tarafından, Kürdistan’nın Güneyi Irak’a, Güney-Batısı Suriye’ye pay edilmesi sonucu olarak Kürdistan dört parçaya bölüştürülmüş, sömürge altı konuma mahkûm edilmiştir.

O tarihten bu yana bu dört devlet Kürdistan karşıtı stratejide hep birlikte hareket etmiş, Kürtleri ortak tehlike ve düşman görmüşlerdir.

Sömürgeci devletlerden ikisinin Arap devleti olması nedeni ile Arap Birliği nezdinde, Türkiye’nin NATO ve Avrupa Konseyi üyesi olması nedeni ile uluslararası önemdeki bu iki kurumun üyesi ülkeler nezdinde, İran’ın Fars etnik kimliği nedeni ile Iran’i halklar ve Şia İslam mezhep sahibi ülkeler nezdindeki etkin rolleri sonucu genelde Kürtler, özelde PKK kriminalize edilmiş, bölgesel ve küresel tehdit olarak yaftalanmıştır.

İkinci neden; Sovyet sistemine karşı Türkiye’yi jeo-politik ve jeo-stratejik konumu nedeni ile müttefik gören ABD’nin, ikinci paylaşım savaşı sonrasında kurulan NATO üzerinden Türkiye’yi kollaması ve koruması neticesinde 1997’ de PKK’yi “terör örgütü” ilan eder.

NATO askeri örgütü altında birlikte hareket eden kapitalist-emperyalist devletler, Sovyet sisteminin yıkılması sonrasında kendi devletçi-iktidarcı sistemlerinin bekası için PKK’yi yakın tehlike görerek ABD’nin bu kararı arkasında hizalanırlar.

Üçüncü neden; Sosyalizmin yükselen değer olmaktan çıktığı, ulusal kurtuluş hareketlerinin güçten düştüğü, sosyalist hareketlerin dağıldığı ve umut olmaktan çıktığı bir dönemde, PKK’nin demokratik sosyalizm yolunda askeri, siyasi ve toplumsal mücadeleyi yürütmesi sonucu devletçi sistem tarafından ortadan kaldırılması gereken güç görülmesidir.

Dördüncü neden; Sovyet sisteminin yıkılması PKK’nin dönüşümünü de hızlandıran önemli faktörlerden olur.
O ana kadar dünya genelinde egemen olan kurtuluş ideolojilerinin tümü iktidarı ele geçirmeyi esas alıyordu.

Burjuva diktatörlüğünü yıkmak, yerine proletarya diktatörlüğünü kurarak sosyalist sistemi yaşatmak, sonrasında komünizme geçiş üzerine kurulu bu strateji, iktidarı esas aldığından her iktidarcı yapı gibi sonunda el değiştirmek durumu ile karşı karşıya kaldı.

PKK lideri Abdullah Öcalan’ın, hiyerarşikçi-devletçi-iktidarcı sistemin sapma olduğu, tespiti ile klasik devrim stratejileri yerine toplumu, birinci ve ikinci doğayı esas alması PKK’de nitelikli dönüşüme yol açar.

O ana kadar Kürdistan devrimi ile kendisini sınırlayan PKK, bu dönüşüm sayesinde, Ortadoğu başta olmak üzere tüm dünya devrim hareketlerinin en temel dinamiği olmaya başlar.

Beşinci neden; Toplumun öz gücüne dayanarak, komün ve meclisler üzerinden, öz ihtiyaçlarını karşılaması ve örgütlenmesinin sistemi olan demokratik konfederalizmi devletçi hiyerarşikçi sisteme karşı ete kemiğe büründürülmesidir.

Altıncı neden; Tekçi, inkârcı, katliamcı ve asimilasyoncu kaba ulus yerine, demokratik ulus ile toplumun çoklu kimliğini, çoklu kültürünü esas alması. Dilsel, kimliksel, düşünsel, kültürel ve inançsal farklılıklar insanlığın kök hücresi değerleri diyerek sahiplenmesi, özgün ve özerk yapıların kendi öz güçlerine dayanarak kendilerini meşru savunma temelinde koruması ve geliştirmesi…

Yedinci neden; Demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigması ile ezilenlerde, halklarda, inançlarda ve toplumsal dinamiklerde büyük uyanışa neden olması. Onlarda kaybolan umudun yeşermesine, çoğalmasına ve dikey olmayan yatay toplumsallık temelinde örgütlenerek mücadeleye atılmalarına neden olması.

Sekizinci neden; Bölgede ve tüm dünyada kapitalist moderniteye karşı demokratik moderniteyi bayraklaştırması, birinci ve ikinci doğanın kurtuluş sistemi olan demokratik konfederalizmin Rojava'da ete kemiğe büründürülmesi ile toplumda umuda, devletçi iktidarcı sistemde ise korkuya neden olması.

Dokuzuncu neden; Devletli uygarlığın çıkara dayalı ilişkileri. Kürdistan’ın yeraltı ve yerüstü zenginliklerine el koyan sömürgeci devletlerin elde ettikleri ekonomik değerlerin kapitalist- emperyalist sistem için olan önemi nedeni ile işgalci ve sömürgeci devletlerin kollanması, buna karşın PKK liderinin 1998 Ekim’inde uğradığı uluslararası komplonun kesintisizce sürdürülmesi ve ağır tecritte tabi tutulması ve PKK’nin uluslararası terör listesine dahil edilmesi.

PKK, hem Kürtlerin meşru demokratik hakları için hem insanlığın hak, adalet, özgürlük ve barış talepleri için hem kadın özgürlükçü anlayışı için hem de eko-sistemin doğal seleksiyonunu savunduğu ve mücadele yürüttüğü için kriminalize ediliyorsa, bize düşen ona ve onun haklı mücadelesine sahip çıkmaktır. Bu, günümüzün insani ve vicdani sorumluluğu olmaktadır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.