Türkiye’yi bekleyen en büyük tehlike!.. 

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Türk devleti Batı’yla imzalayacağı teslim anlaşması öncesi karanlık bir stratejinin taşlarını döşüyor. Gergerlioğlu’na ve HDP’ye saldırılar ve Öcalan’la ilgili karanlık haberler bunu gösteriyor.

Birbirini izleyen gelişmeler şunu gösteriyor:

Birincisi Başkan Öcalan’ın hayatı –eğer düşünmek bile istemediğimiz suikast gerçekleşmediyse- tehlikededir. Rejim Bakur Kurdistanı’nda “son soykırımı” ve “son meydan savaşını” Öcalan’a kastettiği gün başlatacaktır. Çünkü Kürt halkı da böyle bir felaket karşısında bir yanardağ gibi patlayacaktır. Haklı da olacaktır. Erdoğan İmralı’da tezgahlanacak bu kaostan “ikinci Allah’ın lütfu”nun üstüne oturmaya yeltenecektir.

Benim öngörüm böyledir.

“Kullanırın” sandığı Başkan Öcalan’ı kullanamamıştır. O nedene susturmuştur. Tecridin aslı astarı budur. Ve şimdi “kullanamadığı” Öcalan’ı, onun canına kastederek “kullanma” aşamasına gelmiştir. İmralı’da bunu önleyecek en küçük bir güvence yoktur.

İkincisi, Gergerlioğlu’nun vekilliğinin düşürülmesi, HDP’ye karşı kapatma davası açılması ve mahut habere rağmen Avukatlarının ve yakınlarının Öcalan’la görüşmesine hala inatla direnilmesi, rejimin yeni bir aşamaya adım atmak için hazırlık yaptığını göstermektedir. İmralı’da bir provokasyonla kaos yaratıldığı gün, rejim, Erdoğanlı ya da Erdoğansız “seçimli faşizmden” “seçimsiz faşizme” geçmekte tereddüt etmeyecektir.

Çünkü Türk devleti tarihinin en büyük kriziyle yüzyüze gelmiştir. “Üçüncü Dünya Savaşı” dediğimiz savaşa katılan ülkeler içinde bir tek Türk Devleti yenik düşmüştür. Kuzey Afrika’dan Ortadoğu’ya uzanan pazarlarını kaybetmiştir. Ekonomisi çökmüştür. İşgal ettiği yerlerde son günlerini yaşıyor. Bütün müttefikleri ondan uzaklaşmıştır. Yalnız kalmıştır. Ve şimdi “diplomatik hamleler” adı altında Batılı güçlerle “teslim müzakereleri” yapmaktadır.

Bu teslim anlaşması müzakerelerinde “benim iktidarıma dokunma ve içerideki Kürt muhalefetini yok etmeme izin ver, bunun karşılığında Suriye’de, Akdeniz’de, Kafkasya’da ne isterseniz veririm, şahsımı İran’la savaşta da, Rusya’yla kavgada da tepe tepe kullanmanıza razı olurum” demektedir.

İşte böyle bir çaresizlik içindeki rejim, İmralı’da yelteneceği bir provokasyon sonucunda, eğer Batı bu pazarlığa göz kırpsın, anında “seçimsiz faşizme” geçmekte tereddüt bile etmeyecektir. Çünkü “Sarayı korumak ve Kürt’ü ezmek” amacıyla Suriye’den çekilmek, Akdeniz’de, Kıbrıs’ta, Kafkasya’da, Körfez ülkelerinde bütün iddialarından vazgeçmek ve Amerika ve NATO’yla İran’a, Rusya’ya, Çin’e karşı anlaşmak zorunda kaldığı gün, eriyen tabanı dışında derin devlet içindeki ve dışındaki tüm milliyetçi-faşist unsurlarla başı belaya girecektir. Böyle bir durumda rejim bir gün bile ayakta kalamaz. Kalabilmesi için yeni bir darbeyle “seçimsiz terörist diktatörlükten” başka çaresi yoktur.

Ve Türk devleti Batı’ya her istediğini verdiği gün, Türkiye içeride ne hale gelirse gelsin, Amerika’nın ve Avrupa’nın buna aldırmayacağını çok iyi bilmektedir. Batı Türkiye’nin iştah kabartan büyük pazarında sermaye özgür olduktan sonra gerisi teferruattır diyecektir.

İşte şimdi Türk devleti Batı’yla imzalayacağı teslim anlaşması öncesi böyle karanlık bir stratejinin taşlarını döşüyor. Gergerlioğlu’na ve HDP’ye saldırılar ve Öcalan’la ilgili karanlık haberler bunu gösteriyor.

Rejim sefaletten ve zorbalıktan bıkan halk kitlelerinin sokaklara döküleceğinden artık adı gibi emin. İki yöntemi var: Birincisi sosyal patlamanın kendi istediği anda gerçekleşmesi. Burada Öcalan’ın hayatına kastetmek devreye girer. İkincisi ise kitlelerin sokağa akması durumunda mücadelenin barışçı yollarla başarıya ulaşmasını önlemek için, kitleleri legal öncüden yoksun bırakma adımı gelir. Bu da HDP’nin kapatılması, tüm kadrolarının tutuklanması ile gerçekleşir.

Ezcümle, İmralı’da Öcalan’ın hayatı tehlikededir.

Onun hayatı tehlikede olduğu için de HDP’siyle, muhalefetiyle, tüm Türkiye’nin hayatı tehlikededir.

“Öcalansız” bir Türkiye yaşanamaz bir ülke olur.

İmralı tecridi geleceğimizi pamuk ipliğine bağlamıştır. Bu iplik koptuğu gün neler olacağını düşünmek bile istemem.

O nedenle bu Newroz Öcalan’ın can güvenliği ve özgürlüğü için ve yeni bir “Allahın lütfunu” önlemek için rejimi durdurma yolunda büyük bir fırsattır. Bugünkü şartlarda halkın gücünü alanlarda göstermek, sandıkta göstermekten milyon kere daha önemlidir. 6.5 milyon oy faşizm ortamında “kağıttır”, alanlara çıkan milyonlar ise halkın granit iradesidir. O yenilmez.

Uluslararası ve ülke içi durum demokrasi güçlerinden ve Kürt halkından yana tarihte görülmediği kadar elverişlidir. Rejimi mel’un niyetlerinden geriletmek mümkün ve zorunludur.

Alanları ve her sokağı Newroz ateşiyle aydınlatalım.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.