Üçüncü Dünya Savaşı ve Üçüncü Yol

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Başkan Apo’nun “Üçüncü Yol” stratejisi tüm Kurdistan’ı Üçüncü Dünya Savaşı’nın kurbanı olmaktan kurtarma ve Ortadoğu’da güçlü bir barış etkeni yaratma stratejisidir. 

NATO’nun Vilnius Zirve Toplantısı “Üçüncü Dünya Savaşı” dediğimiz çatışma sürecinin “fiilen Üçüncü Dünya Savaşı”na, yani küresel emperyalist güçlerin arasındaki “dolaylı” çatışmanın doğrudan savaşa evrilmesine çok önemli bir adım oldu. NATO, Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya katılmasıyla, Ukrayna’nın fiilen NATO “müttefiki” olmasıyla ve NATO ile Şangay İttifakı arasında oynayan Türkiye’nin yeniden hizaya çekilmesiyle tüm Avrupa sınırları boyunca Rusya’yı kuşattı. En Uzak Doğu’da da ABD, Alaska’daki askeri üsleriyle Rusya’nın kuşatılmasını tamamlayan ülkedir. Rusya sınırına 300 kilometre mesafedeki Vilnius kentindeki toplantıya Avustralya, Japonya, Güney Kore ve Yeni Zelanda’nın katılmasıyla Rusya’ya karşı Pasifik’te de yeni bir “demir perde” çekildi.

Aktüel olarak Rusya’yı, stratejik olarak Çin’i hedef alan son NATO Zirvesi “dolaysız Üçüncü Dünya Savaşı’na” büyük ölçüde hazırlandı.

Eski Rusya Devlet Başkanı Medvedev, Vilnius sonrası verdiği demeçte “Üçüncü Dünya Savaşı’na” gidilmekte olduğunu açıkça söyledi. İnsanlık, gezegenimizde canlı varlıkları yok edecek olan nükleer savaş tehlikesiyle yüzyüzedir.

Dünyanın askeri tablosu böyle.  Yani “dünya bir tarafta, biz bir tarafta” değiliz. Temel çelişki küresel hegemonya savaşında NATO-AB-Pasifik ile Rusya-Çin ve bir ölçüde İran arasında.

Kurdistan’ın bu tablodaki yeri ise Türkiye’nin bu tablodaki yeri ile doğrudan bağlı.

Bu tabloda Türkiye’nin yeri nedir? Bu yer eski yerdir: NATO’nun Ortadoğu’daki vurucu gücü olma yeri. İşte bu yer, NATO’nun gündemine Kurdistan’ı boylu boyunca yerleştiriyor.  Çünkü NATO’nun Güney’den de Rusya’yı kuşatmaya alması için Ortadoğu’ya egemen olması ve Ortadoğu’ya egemen olması için de dört parça Kurdistan’a egemen olması stratejik bir zarurettir.

Olgular şunu gösteriyor: ABD’nin ya da NATO’nun Kurdistan’da hegemonya kurmasının önündeki en büyük engel, dört parçadaki devrimci-demokratik sürecin öncüsü PKK’dir. Uluslar arası komplonun amacı PKK’yi tasfiye etmekti. Tecrit’in amacı da budur. Vilnius’te imzalanan bir belgede YPG-YPJ’nin adını anmaları da bununla ilgilidir. NATO, Türkiye’den farklı olarak “Kurdistansız bir Ortadoğu” amacını değil, “PKK’siz bir Kurdistan” amacını hayata geçirmek istiyor. Yani tüm Kurdistan’ın “Başurlaştırılması” söz konusudur. Çünkü pratik göstermiştir ki, Türkiye, İran ve Irak gibi devletleri “içeriden” kontrol ederek Ortadoğu’ya hakim olmanın hiçbir garantisi yoktur. NATO’nun küçük kardeşi CENTO çökmüştür. İran ve Irak ittifaktan kopmuştur. Türkiye’de darbeler derda deva olamamıştır. Arap Baharı’yla Suriye’yi dize getirmek, Rusya’yı Ortadoğu’dan çıkarmak da başarısız olmuştur. Kurdistan halkına karşı dört bölge ülkesi arasındaki kirli ittifak çökmüştür. Şimdi bu dört devletin bağrında “PKK’siz bir Kurdistan’a” hakim olma dışında güvenilir bir opsiyon kalmamıştır. Bu da gösteriyor ki, her kim (ister Türk ulusalcısı, ister Barzani muhibbi olsun),PKK’ye düşmanlık ediyorsa, o kimse NATO’nun iflah etmez işbirlikçisidir.

Barzani muhibbi işbirlikçi, “olsun da NATO hegemonyasında bizim de bir ulus devletimiz olsun” diye düşünebilir. PKK’siz Kurdistan ile amaca ulaşacağını hayal edebilir. Ona yukarıdaki analizi bir kere daha okumasını salık veririm. “PKK’siz Kurdistan” NATO’nun “savaş hazırlığının” en tehlikeli parçasıdır. Kurdistan NATO için bir savaş üssü olmaktan başka hiçbir anlam taşımaz. Savaşın bağrında “izole” bir PKK’siz Kurdistan savaş sürecinin şu ya da bu aşamasında, tıpkı İkinci Dünya Savaşı sürecinde olduğu gibi Mahabad Cumhuriyeti’nin kanlı kaderini paylaşır. Bu milliyetçi kardeşim daha savaşın başındayken Kerkük’ü nasıl kaybettiğini yeniden düşünmelidir.  NATO hegemonyasında bir Kurdistan, Rusya’nın ve İran’ın hedef tahtası olur. Bundan böyle Üçüncü Dünya Savaşı Ortadoğu’da, bugün olduğu gibi Kurdistan topraklarında sürecektir.

Vilnius anlaşmasında Erdoğan’ın bileği bükülmüştür. Ama onun “Kurdistansız Ortadoğu” amacıyla PKK’ye ve Rojava’ya karşı yürüttüğü savaştan NATO’nun “yararlanma” niyeti tüm boyutlarıyla karşımızda duruyor. Çünkü Türk devletinin PKK’ye karşı yürüttüğü savaş “Kurdistansız Ortadoğu”ya varamadan, ABD’nin ve NATO’nun “PKK’siz Kurdistan” hedefine hizmet eder.  ABD’nin bir yandan Rojavada YPG-YPJ ve QSD’yle taktik ittifak yapması, diğer yandan Başur’da PKK’ye karşı Türk devletini desteklemesi asla çelişkili bir taktik değildir.

Başkan Apo’nun “Üçüncü Yol” stratejisi tüm Kurdistan’ı Üçüncü Dünya Savaşı’nın kurbanı olmaktan kurtarma ve Ortadoğu’da güçlü bir barış etkeni yaratma stratejisidir. Ne NATO ne Rusya çizgisidir. Aynı zamanda hem NATO devletlerinin halklarıyla, hem de Rus ve Çin halklarıyla kurulacak bağ sayesinde her iki küresel düşman kuvvetle Kurdistan ve Ortadoğu halkları ve dünya barışı çıkarına “müzakere” hattıdır. Bu hattın kuvvetleri Suriye ve İran’da küresel Rusya emperyalizminin ve Türkiye ile Başur’da da NATO emperyalizminin hegemonyasına karşı direnmekte ve bu ülkelerin tümünde savaşa son vermek için politik ve diplomatik büyük çabalar harcamaktadır. Ya bu çabalar bu devletlerin ve Kurdistan’ın üçüncü savaşın bu yeni aşamasına sürüklenmesini önleyecek ya da bu savaşın yıkıntıları üstünde yepyeni bir nizam kurulacak: Konfederal Ortadoğu Ortak Evi.  Bu evin kalbinde “Büyük Kurdistan” yer alacaktır.

Halklar ucu nükleer yok oluşa açılan bugünkü savaşa karşı barış cephesinde er ya da geç toplanacaktır. Üçüncü Yol o nedenle halkların var olma ve yok olma meselesine verilmiş biricik cevaptır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2023 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.