Yavaş’ın başkanlığında “Milli Beka Koalisyonu”

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • HDP dışında bütün partileri “Milli Beka Koalisyonunda” birleştirmenin devlet açısından tek alternatifi, “muhalefetsiz ve seçimsiz faşist rejimdir.” Sütre gerisine gizlenen Akar ve Fidan’ın tertipleyeceği bir darbe ihtimalinden söz ediyorum. 

Son yazılarımdan birinde muhalefetin değil de devletin seçim senaryolarına dikkat çekmiştim. Devam edelim. 

Önce bir prensip değerinde öngörüden başlayalım: Eğer halk kitleleri ayağa kalkıp faşist rejimi seçime mecbur etmemiş ve faşist rejim kendi inisiyatifinde seçime gidiyorsa, faşizm altında seçimden ya aynı faşizm çıkar ya da yıpranmışının yerine bir iki rötuşla suratı değiştirilmiş yeni ve zinde bir faşizm çıkar. 

Bu sonuca çok partili dönemde sağcı iktidarların yaptığı bütün seçimlerden, sağcı iktidarların çıkmış olmasından hareketle varıyorum. Siz Ecevit’in kazanır gibi olduğu seçime bakmayın, o seçimden de Erbakanlı bir koalisyon çıkmıştı ve onun da misyonu Kıbrıs’ı işgal etmek gibi ultra sağcı bir misyondu. Hemen yıkıldı, ardından da Milliyetçi Cephe, onun ardından da faşist 12 Eylül darbesi geldi.  

Sözünü ettiğim yazımda devletin yıpranan ve artık devletin “bekası” için güven vermeyen faşist Erdoğan’ın yerine Ankara Belediye Başkanı has MHP’li Mansur Yavaş’ın adaylığını destekleyebileceğini söylemiştim. O günden bu yana Mansur Yavaş’ın ismi daha büyük bir kuvvetle dile getirilmeye başlandı. A. Gül’e yakın Fehmi Koru geçen günkü yazısında Akşener’in “Kılıçdaroğlu kazanamaz, Mansur Yavaş’ı aday gösterelim” diyerek, Altılı Masa’yı zorlayabileceğini iddia etti. Bu arada Akşener’in CHP içinde kendisini “linç” eden bir “sol” grubun varlığından söz etmesi de Karar yazarlarından Yıldıray Oğur’u endişeye düşürdü. 

Pek çok olgu, devletin Altılı Masa’da görünmeyen bir sandalyesi olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Bu biraz tuhaf bir sandalyedir, diğer altı sandalyenin her birinde partilerin başkanları birer sandalyede otururken, bu sandalyede bütün partilerin içine MİT tarafından yerleştirilmiş “altı” hayalet adam oturmakta. Devlet sandalyesidir, değil altı, altmış adam bile o tek sandalyeye rahatça sığışır. 

Cevheri Güven medyanın, yalnız Havuzun değil, Sözcü ve Cumhuriyet gazeteleri ve muhalif ulusalcı medyanın MİT Basın Müşaviri Nuh Yılmaz tarafından nasıl yönetildiğini, en ünlü ekran yüzlerinin, örneğin Hande Fırat’ın MİT’e nasıl angaje edildiğini kanıtlarıyla ortaya koydu. MİT’in içinde bir de “siyasi partiler” masası olduğunu düşünürseniz, bu masanın da nasıl partilere sızdığını tasavvur edebilirsiniz. 

O halde seçim senaryolarının da MİT’in karanlık dehlizlerinde yazılıp çizildiğini şu sırada dikkate almak gerekir. Altılı Masa’da yer alan liderlerden bir tekinin bile devlet iradesine karşı koyacak güçte ve niyette olmadığını bu tabloya ekleyebilirsiniz.  

Bu durumda HDP’nin seçim hazırlığı son derecede büyük sorunlarla karşı karşıya kalacaktır. Kolayca tahmin edilebilir ki, eğer devlet, Mansur Yavaş alternatifini piyasaya sürecekse, onun ikinci adımı Mansur Yavaş’a oy vermeyecek olan HDP’nin TBMM seçimlerinde oylarını maksimum ölçüde düşürmek, olacaktır. Özellikle Kürdistan’da seçim sandıklarının güvenliğini her türlü yöntemle sıfıra indirmek için çalışacaktır. Bu amaçla HDP’yi seçime aylar kala kapatmak da bu senaryonun bir parçasıdır. 

Şu anda Kürdistan sahasında devlet organlarının seçime dönük ne gibi tertipler hazırladığını ben bilmiyorum. Bu gibi gelişmeleri HDP yerel örgütlerinin büyük bir titizlikle gözlediğini ve bunlara karşı kendi önlemlerini geliştirdiğini tahmin ediyorum. Bana kalırsa “esnaf ziyaretleri” gibi seçim çalışmalarıyla aşırı zaman kaybetmemek ve sandık güvenliğini sağlamak için gece gündüz çalışmak çok iyi olacaktır. Hiç kuşkusuz, esnaf ziyaretleri, kitlesel mitingler HDP seçmeninin devlet terörüne ve tertiplerine karşı kendi gücüne güven duymasını ve sandık güvenliğini sağlama yolunda cesaretlenmesini sağlayacaktır. Ama unutmamak gerekir ki, sandık güvenliği devletin gözlerinin göremeyeceği, son derecede dikkatli bir örgütlenmeyi gerektirir. Bu örgütlenmenin HDP’nin kurumsal çalışmalarının dışında, en verimli biçimlerinden biri, birbirini yakından tanıyan ve güven duyan üç-dört kişinin örgütlü bir şekilde, bağlı oldukları sandığın güvenliğini nasıl sağlayacağı hakkında hazırlık yapmasıdır. Yurtseverler, şimdiden aileleri ve yakın arkadaş çevrelerinde hazırlığa başlamalı, planlamalar yapmalıdır. 

HDP’nin bu seçimlerde TBMM’ye çok güçlü bir şekilde girmesi, seçim sonrasında Türkiye’nin kaderini belirleme bakımından sanılandan çok daha büyük bir rol oynayacaktır. Çünkü: 

Devletin seçim senaryosu uygulanır ve  Mansur Yavaş başkan olursa, bunu izleyecek adım Altılı Masa partileri ile AKP’nin “Milli Beka Koalisyonunda” birleştirilmesidir. Bu “birleştirme” devlet açısından çocuk oyuncağı bir iştir. Kardak benzeri keçilerin otladığı bir ada önünde bir Türk kruvazörü ile bir Yunan kruvazörü arasında çıkacak “kontrollü” bir çatışma, öyle büyük gürültülere yol açar ki, hiçbir sistem partisi bu gürültü karşısında “birleştirmeye” tek sözle bile itiraz edemez. Özellikle CHP bu koalisyona girmeye zorlanacak, “muhalefet” olarak dışta kalmasına bile izin verilmeyecektir. Bunun da sebebi şudur: Türkiye tarihte şahit olmadığımız ağır bir krize yuvarlanmıştır ve suç örgütü haline gelen devlet bu krizden, kendi varlığını da korumak için hızla Şanghay İşbirliği Örgütüne yönelmekte ve Batıyla arasındaki mesafeyi hızla açmaktadır. Bu tercihin Batı ambargolarına yol açması, krizi derinleştirmesi büyük olasılıktır. Böyle bir durumda devlet sistemi içinde yer alan partilerin arasında rekabete kesinlikle yer yoktur.

Ya hep birlikte çıkacaklar ya da hep birlikte batacaklardır.  

O nedenle devlet, HDP’nin biricik muhalefet partisi olarak seçimlerden büyük bir güçle çıkmasını önlemek için her şeyi yapacaktır.

Çünkü bütün diğer partilerin tüm bedenleriyle enkazın altına girdikleri ve krizin yükünü şimdi olduğundan yüz kat daha acımasız biçimde halkın sırtına zorunlu olarak yükledikleri durumda, HDP Türkiye halklarının biricik muhalefet partisi olarak iktidar alternatifi haline gelecektir. 

O nedenle şimdi çürümüş faşist iktidardan, yıpranmamış güçlerle yeni bir faşist iktidara geçilmesini istemeyen bütün demokratlar HDP’nin etrafında toplanmalı, seçimden HDP’nin büyük bir zaferle çıkması için çalışmalıdır. 

Başa dönerek şunu ifade edeyim: HDP dışında bütün partileri “Milli Beka Koalisyonunda” birleştirmenin devlet açısından tek alternatifi, “muhalefetsiz ve seçimsiz faşist rejimdir.” Sütre gerisine gizlenen Akar ve Fidan’ın tertipleyeceği bir darbe ihtimalinden söz ediyorum. İçine yuvarlanılan durum öylesine ağırdır ki, artık devlet ne Altılı Masa’nın gecekondu misali koalisyonuyla ve ne de çürümüş yıkılmaya yüz tutmuş Erdoğan-Bahçeli ikilisiyle bir adım bile atamayacağına kesinlikle karar vermiştir. Devletin önünde ya Mansur Yavaş başkanlığında “milli beka koalisyonu” ya da “darbeyle muhalefetsiz, seçimsiz” bir faşist yönetim ikilemi kalmıştır. 
Hepimiz bu ihtimalleri hesaba katarak önümüzdeki ayları değerlendirmeliyiz. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.