Yeni Soğuk Savaş ve Afganistan 

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Suriye ve Irak savaşlarında kendisinden beklenileni gösteremeyen, “kendi milli ve yerli emperyalist çıkarlarını” NATO çıkarlarının üstünde gören Erdoğan’a yeni bir “misyon” tanımakta ABD haklı olarak tereddüt duymaktadır. 

Türk devleti, en azından şimdilik, başta Rusya olmak üzere, rakip küresel ve bölgesel güçlere karşı NATO bildirisini imzalayarak “yeni soğuk savaşa” katılmış oldu. 

Şimdilik… Rusya ve Çin’in, bu arada İran ve Suriye’nin muhtemel hamleleri Erdoğan’a yeni bir zigzag çizdirebilir. Ama her çizilen zigzag rejimi biraz daha güçten düşürmekte, taktik hamlelerini etkisiz hale getirmekte.

Bu köşede uzun zamandan beri şu tez işleniyor: Türk devleti “Üçüncü Dünya savaşında yenildi, şimdi galip devletlerden birine teslim olmak zorunda, dış politikada attığı her adım, teslim anlaşması müzakeresidir, ibre Batı’ya teslim olunacağını göstermekte.”

“Teslim anlaşması müzakereleri” ise şu basit formüle dayanıyor: “Siz benim iktidarımı yıkmayın ve Kürtlere karşı savaşıma karşı çıkmayın, ne isterseniz yaparım”. 

İşler tam da bu minval üzre gitmekte. Kürt'e, demokratlara kan kusturan Erdoğan Libya’da uysallaştı, Akdeniz’den sıvıştı, Karabağ’da sustu… Ve “ne isterseniz yaparım” bahsini açar açmaz, karşımıza Afganistan çıkıverdi. Faşist rejim, Afganistan’da ABD’nin çekilerek bırakacağı “boşluğu” doldurma sözünü verdi. 

NATO bu ilk bakışta akıl almaz teklifi karara bağlamadı, ama gündemine aldı. Teklif “akıl almaz” gibi görünse de derin bir aklın eseridir. 

Savaş Ortadoğu’dan Rusya’nın güneyine, Çin’in Batısına kayıyor. Irak’a karşı başlatılan savaş esnasında Türk devletine verilen rolü hatırlayalım: Ilımlı İslami bir model olarak Büyük Ortadoğu Projesinde liderlik. Bu misyon Türkiye’ye pahalıya mal oldu. 

Şimdi aynı Türk devleti, NATO bayrağı altında savaşın yeni “odak noktasında” vazife almaya talip. Muhtemelen bu misyon ABD “derin devleti” tarafından formüle edildi. Türk devleti “yeni soğuk savaşta” Afganistan’daki mevcudiyeti ile büyük bir rol oynamaya adaydır.

Türk devleti bu bölgede, eski CENTO gibi bir paktı Rusya’ya, Çin’e ve Hindistan’a karşı canlandırabilir, Pakistan, Afganistan, İran ve Türkiye arasında kurulacak bir ittifak “yeni soğuk savaşta” stratejik bir rol oynar. 

İşte ilk duyduğunuzda size “akıl almaz” gibi görünen “Afganistan’da ABD’nin boşluğunu doldurma” hevesi “yeni soğuk savaş” stratejisinin tamamlayıcı cüz’üdür.

Erdoğan NATO planlarında Türk devletine biçilen ama şimdilik pratiğe geçirilmeyen bu planı NATO zirvesinde masaya koymuş “istediğiniz bu ise yapmaya hazırım” demiştir.  

Tereddüt, Erdoğan ve ekibinin çürümüşlüğünden ve güvenilmezliğinden dolayıdır. Suriye ve Irak savaşlarında kendisinden beklenileni gösteremeyen, “kendi milli ve yerli emperyalist çıkarlarını” NATO çıkarlarının üstünde gören Erdoğan’a yeni bir “misyon” tanımakta ABD haklı olarak tereddüt duymaktadır.

Ama Erdoğan sonrasına dair umutlar güçlüdür. Erdoğan sonrası iktidar için sıraya girenler NATO’nun ve yeni soğuk savaş planlarının Erdoğan’dan çok daha “akıllı” ve “güvenilir” savunucularıdır. Şu satırları okuyalım: 

“Ben Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Afganistan’da görev yapmasından yanayım. TSK’nın Afganistan’a katkı yapmasının büyük yararı olacağına inanıyorum. Türkiye, Afganistan’ı yalnız bırakmamalıdır”.

Bu sözler bir ara CHP Genel Başkanlığı, Başbakan yardımcılığı, Dışişleri Bakanlığı ve NATO Afganistan Kıdemli Sivil Temsilciliği yapmış olan, Liceli Hikmet Çetin’e ait. Hikmet Çetin Erdoğan sonrasında iktidara gelmek üzere hazırlanan “devlet” aklının “emekli” de olsa, sözcüsüdür. 

Demek oluyor ki, “Afganistan’da ABD’nin boşluğunu doldurma” düşüncesi, Erdoğan’ın kafasındaki ampülün ansızın aydınlattığı bir düşünce değilmiş. Bu stratejik yönelim NATO’nun eseridir ve NATO’yla “iltisaklı ve irtibatlı” Hikmet Çetin gibilerinin bilgisi dahilindedir. 

İyi de, böyle bir yönelim Türkiye için bir “müjde” midir?

Türkiye için değil, ama küresellerin stratejik planları bakımından Türk devletinin Afganistan’da kalma hevesi, gökte aranırken yerde bulunan bir müjde gibidir.

Türkiye’ye gelince…

Türkiye bu bölgede NATO adına “büyük” görevler ifa edebilir. Ama yaptığı hizmet ona ne kadar yarar? Bunu anlamak için Afganistan yakın tarihini hatırlayalım: 

Afgan dağlarında dünyanın iki küresel devi yenik düştü: Sovyetler Birliği 1979’da Afganistan’a girdi, 1989’da çekildi. ABD Afganistan’a 2001 yılında girdi ve 2021 yılının Eylülünde çıkmış olacak.

Türkiye Afganistan’a girerse ne olur diye soracak olursanız, şu tahminde bulunabilirim:

“Girer ama bir daha çıkamaz…”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.