Yeni ‘soğuk savaş’ ve büyük gelecek 

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Güney savaşını kazanmak, bugün için Kürt halkının tüm parçalardaki kazanımlarını savunmak için büyük bir önem taşıdığı gibi, gelecekteki zaferin, özgürlüğün kazanılması, bölge ve dünya barışında Kürt halkının hak ettiği rolü oynaması açısından ölüm/kalım meselesidir. 

Yurtdışında yaşayan ve artık ihtiyarlığın kısıtları yüzünden “direniş” çağrılarına ancak yazılarıyla yanıt verebilen bir insan olarak, Kürdistan halkını “serihildana” çağırma hakkını kendimde görmem.

Ama dağdaki insanın “serihildan” çağrılarını var gücümle desteklerim. Bunu yaparken “gerçekçilik” tuzağından kaçınırım. “Faşist rejim nefes aldırmıyor ki, halk nasıl dirensin” türü gerekçeleri kesinlikle haklı bulmam. “Halka nefes aldırmıyorsa” nefes almak için biricik yolun direnmek olduğunu bilirim.

Nurettin Demirtaş’ın gazetemizde yayınlanan son yazısını okudum. PKK yöneticilerinin Güney’deki stratejik savaşın başladığı 24 Nisan gününden beri halka yaptıkları çağrılardan da haberdarım. Ama Demirtaş’ın yazısı yalnız çağrı yapmakla kalmıyor, bu çağrılara yanıt vermeyen arkadaşlarını eleştiriyor. Şöyle diyor:

“Gerilla canıyla-kanıyla sonuna dek dirensin başkası da oturduğu yerde “destekçi” olduğunu iddia etsin, bu adil midir? Üstelik bu sözlerimiz destek vermesi gerekenlere değildir. Destek vermesi gerekenler destek vermelidir. Tamam. Ya diğerleri? Aynı yola baş koymuş olanlar? Onlara gelince destek çağrısında bulunmak bile ayıptır.”

Savaşın göbeğinde yapılan bu eleştiri eminim ki, muhataplarının yüzünü kızartmıştır. Demirtaş yaşananların “normalleştirilmesinden” söz ediyor. Yaşanan kritik aşamanın “ciddiyetini” kavramayanlara sesleniyor.

“İlk seçimde faşizm yıkılacak” dediğimiz zaman, durumu “normalleştirdiğimizin”, tehlikeleri “ciddiye almadığımızın” sanırım farkında değiliz. Tam böyle bir anda “HDP’li bakanlar” lafı hoşumuza gidiyor ve bu hoşa gidiş direniş bilincini bulandırıyor. Faşizmi seçimle yıkma umudu halk kitlelerinde savaş gerçeğini perdeliyor.

Güneydeki savaş stratejiktir. Burada yaşayacağı yenilgi rejimin devrilmesine yol açar. Gerillanın yenilgisi ise yalnız bir yenilgi olmakla kalmaz, uzansak kazanılacak olan kesin zaferi Bakurlusunun, Başûrlusunun, Rojhilatlısının, Rojavalısının, hepimizin ufkumuzun ötesine uzaklaştırır. Kurtuluş ve özgürlük için çok daha sancılı ve kanlı günler kapımıza dayanır. Ne seçimi?!..

Oysa tünelin ucunda kesin zaferin ışığı görünmüştür. Dünya durumu değişmektedir. Yeni soğuk savaşın ve Türkiye’de toplumsal infilaka yol açacak krizin eşiğindeyiz. Bu eşikte her ne pahasına olursa olsun Güney’deki savaşı kazanmak, PKK’nin ve Kürt halkının kazanımlarını korumak mücadelesiyle, büyük altüst oluş gününe kadar HDP’yi korumak mücadelesi iç içe geçmiştir.

Soğuk savaşın keskinleşmesiyle birlikte, eğer o güne kadar PKK mevzilerini koruyabilirse, kutuplaşacak dünyada bütün devletler PKK’yi tıpkı bir “devlet” gibi hesaba katmak zorunda kalacaktır. Türkiye bu soğuk savaşta şimdiki gibi bir Rusya’nın, bir ABD’nin kapısını çalamayacaktır. Taraf olacaktır. Ya Rusya ve Çin’in ya da ABD ve AB’nin safına geçecektir. Kendisi geçmezse küreseller onu zorlayacaktır. Direnemez.

Ama böyle olduğunda “üçüncü yol” devrimci işlevini o zaman gösterecektir. Soğuk savaşta "aktif tarafsızlık" temelinde Türk faşizmine karşı savaşa devam edecektir. Ve bu savaşta Türkiye hangi kutba yanaşırsa, karşı kutup rejime karşı PKK’ye destek vermek zorunda kalacaktır. Ortadoğu’da ve Kafkasya’da hegemonya savaşı verenler birbirlerini yıpratırken, uluslararası koşullar PKK’den yana değişecektir. Küresel filler tepişirken, Türk devleti ya ABD ve AB’nin ya da Rusya ve Çin’in darbeleri altında zayıflayacak, PKK ise zayıflayan Türk devletinin karşısında taktik ittifak imkanlarına kavuşacaktır.

İşte Güney’deki barbarlık ve acelecilik, yeni soğuk savaş keskinleşmeden önce ve PKK olumlu yönde değişecek dünya şartlarından yararlanmasın, zayıflasın, bölgede etkili bir faktör olmaktan çıksın diyedir. Bir başka ifadeyle Güney’deki savaş, Kürt halkının gelecekteki zaferini boğmak içindir. 
O halde Güney savaşını kazanmak, bugün için Kürt halkının tüm parçalardaki kazanımlarını savunmak için büyük bir önem taşıdığı gibi, gelecekteki zaferin, kurtuluşun, özgürlüğün, Kürdistan Rönesansının kazanılması, bölge ve dünya barışında Kürt halkının hak ettiği rolü oynaması açısından ölüm/kalım meselesidir.

Güney’deki savaş nasıl kazanılır? Nurettin Demirtaş, büyük bir ruhsal acıyla yazdığını düşündüğüm makalesinde bunu açıklıyor:

“Eskiden milis tarzı bile sadece yakıp yıkmakla değil, keskin ve sonuç alıcı vuruş tarzıyla kendisini savaşın bir parçası haline getirirdi.

Soykırım canilerinden, cellatlarından, onların her türlü destekçisinden hesap sormanın bin bir türlü yolu vardır. Kısacası direniş şimdi faşist saldırganlığa son verecek kadar güçlü eylemlerle olmak zorundadır.

Şehitler ayında onların kahramanlık ruhunu kuşanmalı ve her yerde soykırımcıları kahredecek eylem hattını geliştirmeliyiz.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.