AB ve çatırdayan faşist ittifak

Cihan DENİZ yazdı —

  • Avrupa Birliği ve Amerika ilişkilerin tekrar “normalleşmesi” yönünde verilen mesajlar asıl olarak AKP, MHP ve bilumum Ergenekoncu oluşum arasındaki ittifak bloğu içinde işlerin görüldüğü kadar iyi gitmediğinin işareti olarak okunmalıdır.

Türkiye siyasetinde işler yine karışmış durumda.

Libya, Doğu Akdeniz gibi gerginlik bölgelerinde Avrupa Birliği üyeleri ile neredeyse sıcak çatışmanın eşiğine gelindikten, mülteci krizinden sonra 2020’nin sonlarında başlayan “reform” tartışması ile birlikte bu konuda U-dönüşü sinyalleri gelmeye başlamıştı ve gelmeye de devam ediyor.

Salı günü, Cumhurbaşkanı, Avrupa Birliği’ne üye ülkelerin büyükelçileri ile yaptığı toplantıda Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üye olma konusundaki niyetinde bir değişiklik olmadığı ve Avrupa Birliği ile ilişkileri rayına yeniden oturtmak için hazır olduklarını söylemiş.

Dışişleri Bakanı da “geleceğimiz Avrupa Birliği’nde görüyoruz” dedikten sonra yapılacak “reformlara” Avrupa Birliği’nin destek olmasını istedi. Tabii bu reformların ne olduğuna, demokrasi ve özgürlükler bağlamında ne gibi adımlar içim destek istediklerine dair tek bir söz söylemedi.

Kuşkusuz, Avrupa Birliği üyeliği, reformlar konusunda iktidarın samimiyetine ilişkin tek bir kelime sarf etmek boşuna olacaktır. Avrupa ile Amerika ile ilişkilerin tekrar normalleştirme mesajları aslında tek bir şeye işaret etmektedir. Bu dönüş sinyalleri ülkenin içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik kriz, izlenen siyasetlerin yol açtığı diplomatik yalnızlığın sonucu değildir. Bunların da belli ölçüde mutlaka payı vardır ama Avrupa Birliği ve Amerika ilişkilerin tekrar “normalleşmesi” yönünde verilen mesajlar asıl olarak AKP, MHP ve bilumum Ergenekoncu oluşum arasındaki ittifak bloğu içinde işlerin görüldüğü kadar iyi gitmediğinin işareti olarak okunmalıdır. Bu mesajlar, ittifakın çatırdadığını ve bir hâkimiyet mücadelesinin kızıştığını ortaya koymaktadır. AKP’nin Saadet Partisi’ni de kendi ittifak bloğu içine almaya dönük girişimleri de bu bağlamda AKP’nin ittifak içindeki güç dengesini kendi lehine çevirme çabası olarak görülmelidir.

AKP’nin iktidara olan mecburiyeti üzerinden kurulan ve stratejik aklını Ergenekon zihniyetinin oluşturduğu bu ittifak içinde ilk günden itibaren ilişkiler asimetriktir. AKP’nin bu ittifak içindeki rolü, Ergenekon tarafından ortaya konan stratejiye toplumsal destek sağlamak ve bunların hayata geçirilmesi ile sınırlıdır.

Kürt karşıtlığı, tekçilik temelinde aralarında her hangi bir fark olmasa da, dahası bu noktalar bu ittifakın olmazsa olmaz koşulu olsa da, siyasetin zorunlulukları sonucu bir araya gelen taraflar arasında tarihsel, sosyolojik olarak kalıcı bir ittifak kurulması mümkün değildir. Bu birliktelik dağılmaya yazgılıdır; soru sadece bunun ne zaman olacağıdır. Ve işaretler, ittifakın çatırdama sürecinin başladığını ortaya koymaktadır.

Taraflar da bunun bilincindedir ve birbirlerinin alanını daraltmak için adımlar atmaktadır. Kaçınılmaz olan kopuş anı geldiğinde sahip olduğu gücün daha fazla olmasına çalışmaktadır. Bu yönde, AKP, tıpkı iktidara ilk geldiği yıllarda olduğu gibi, Avrupa Birliği’ni iktidarda kalmaya devam etmek için bir kalkan olarak kullanmanın derdindedir.

AKP’nin amacı Avrupa Birliği, Amerika ve ittifakın yeni bileşenlerle genişletilmesi ile ittifak içindeki güç dengesini sağlamak ve zamanı geldiğinde onlar olmadan yoluna devam etmektir. Buna karşı ittifakın diğer kanadı da, Türkiye Avrupa Birliği ilişkilerinin “normalleşmesi” girişimlerine karşı hamleler yapmaktadır. Tam bu mesajların verildiği günlerde, MHP’nin HDP’nin kapatılması yönünde başvuru yapacağını açıklaması asla tesadüf değildir. Amaç AKP’ye alan kazandıracak bir gelişmenin önünü daha ilk adımdan kesmektir.

Sonuç olarak, AKP’nin pragmatizmi ve çok kısa sürede çok keskin dönüşler yapabile “yeteneği” düşünüldüğünde AKP’nin varlığını devam ettirme yönünde bir garanti alması durumunda mevcut ittifak denklemini bir anda bozup yeni denizlere yelken açması kimseyi şaşırtmaz. Evet bu dönüşler artık kimseyi şaşırtmıyor ama kim şaşırıp da bu kadar çabuk kabuk değiştiren bir partiye güvenip onunla bir araya gelir? Diplomatik alanda bu kadar bir uçtan diğerine savrulan, en ufak bir öngörülebilirliği olmayan AKP’ye Avrupa Birliği ve Amerika yeniden güvenir mi? Avrupa bir kez daha AKP’nin bu faydacı ve araçsal yaklaşımına göz yumar mı?

Ama bu sorulardan daha önemlisi, AKP’nin gerçekten böylesi bir manevra yapabilecek gücü var mı? Bu gücü olmamasına rağmen, bu yönde atacağı adımların sonuçları neler olacaktır?

Yakın gelecekte Türkiye siyasetinin yönünü bu soruların cevapları belirleyecektir. Ama bu soruların cevapları ne olursa olsun kesin olan tek şey mevcut iktidar yapısının olduğu şekliyle varlığını sürdüremeyecek olmasıdır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.