Düğüm noktası: Biden-Erdoğan görüşmesi

Aykan SEVER yazdı —

  • Rejim ABD'ye teslim olmayı becerebilecek mi? Masaya ne koyacak? Biden "insan hakları-demokrasi" söylemiyle simgelenen siyasetini tıpkı Kolombiya'da Uribe-Duque diktası karşısında olduğu gibi çöpe atıp, "diktatörse de bizim diktatör" deyip işine mi bakacak?

 

Rejimin başı geçen hafta Amerikan sermayesinin temsilcileri karşısında katmerli yalanlar eşliğinde secdeye vararak ekonomik alanda çaresiz olduğunu belgeledi. Henüz bir karşılık yok. Muhtemelen 14 Haziran'da gerçekleşeceği varsayılan Biden-Erdoğan görüşmesinin sonucuna bakılacak. Çin'in bu konuda bir alternatif olmayı tercih edip etmeyeceği şüpheli. Çünkü son dönem verilen "krediler"in Çin'e geri dönüşü yavaşladı. Bu onları biraz daha temkinli olmaya zorlayacak. Ayrıca adı hurdaya çıkanın zamanla çok daha ucuza gideceğini de hesaplıyor olabilirler.

Çaresizliğin yarattığı hâl rejimi daha fazla saçmalamaya yöneltebiliyor. Son örneklerden biri Belarus'un zorla bir uçağı indirerek muhalif bir gazeteciyi tutuklamasıyla gelişen süreçte, Lukaşenko yönetimine karşı tepkilerin NATO'da yumuşatılmasında sergilendi. Bu adımı muhtemelen NATO Genel Sekreteri Stoltenberg'e güvenerek atıyorlar. Fakat bu tür politikalar hiç beklenmeyen olumsuz sonuçlar doğurabilir. Mesela Belarus ve Rusya'ya karşı sert olunmasını savunan Polonya sizden o çok övündüğünüz SİHA’ları almaktan vazgeçebilir.

Bu NATO'daki yumuşatma hamlesi Minsk yönetimi tarafından memnuniyetle karşılandı. Fakat bununla Moskova'nın kızgınlığını bastırırım hesabı yapılıyorsa bu olanaksız. Zira Kırım meselesinde dile getirilen iddiaları "bu benim toprak bütünlüğüme bir tehdittir" diye karşılayan Putin yönetimi açısından eş düzlemde bir karşılık olarak görülmeyecektir. Asıl sorun ve beklenti Rusya açısından, ABD-TC ilişkilerinin geleceğinde kilitleniyor. Hazır S. Peker de TC'nin kısmen Suriye-El Kaide ilişkilerini anlatmışken (Her ne kadar bölgede ortak devriye atıyoruz haberleri yapılsa da) bu kez karşılık İdlib’den gelebilir.

Ayrıca iktidar blokunun çok parçalı yapısı yekpare bir politika üretmenin ve süreci bir strateji bağlamında yürütmenin önündeki bir diğer engel. Kısır politik manevralar yalan üstüne yalan, şiddete şiddet eklemekten öteye geçmiyor. Yunanistan ile diyalog başlatacağız derken önce Deniz Kurdu adlı bir tatbikat yapmak, sonra Batı Trakya'ya gidip ortamı gerecek açıklamalarda bulunmak, en sonunda da Atina'ya görüşmeye gitmek pek sağlıklı bir aklın ürünü olmasa gerek. Herhalde formülleri şöyle; önce güç gösterisi sonra tahrik-şantaj, en sonunda da korkan rakibinizin siz ne derseniz kabul edeceğini varsaymak. Öyle olacağını pek sanmam ama bir bakıma da haklılar, çünkü başka türlüsüne tıynetleri elvermiyor. Bu halin uluslararası planda kabul görmediği biliniyor. Peki nereye kadar?

Tahminen Biden'la görüşmeye rejimin başı elinde yeni kozlarla gidemeyecek. Hatta S. Peker aracılığıyla kendisine sunulan "beyaz sayfa açma" olanağını da değerlendirmeyeceğini cürümlerine sahip çıkarak gösterdi. Bu durumda ABD'ye teslim olmayı bile beceremeyecek desek yeridir. TC seçeneksiz olabilir, fakat ABD açısından durumun epeydir aynı olmadığı, arayışların sürdüğü görülüyor. Ortadoğu'da İran'la ilişkilerin mahiyeti değişiyor. Biden yönetimi Mısır-İsrail ve Filistin arasında kurulmaya çalışılan yeni denklemi destekliyor. Bunlara ilaveten Yunanistan'la askeri yanı daha fazla ön plana çıkan ilişkiler de dikkat çekici. ABD'nin özellikle Suriye sahasında Rusya ile çekişse bile diyalog kurma yer yer ortaklaşma olasılıkları bir süredir konuşuluyor.(1) Ayrıca ABD'nin Esad yönetimiyle Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan üzerinden geliştirebilecek bir ilişki zemininde "TC'nin stratejik ağırlığı" en azından biraz hafiflemez mi?

Rejim ABD'ye teslim olmayı becerebilecek mi? Masaya ne koyacak? Biden "insan hakları-demokrasi" söylemiyle simgelenen siyasetini tıpkı Kolombiya'da Uribe-Duque diktası karşısında olduğu gibi çöpe atıp, "diktatörse de bizim diktatör" deyip işine mi bakacak? Rusya ve onun rejim içindeki yandaşları olanları seyredecek mi? Soru çok. TC'nin eli kanlı, namlı politikacılarından Demirel'in deyişiyle elbette siyasette 24 saat bile uzun bir süre. Hele hele bu iki haftalık bir mühletse, bakalım neler getirecek...

 

(1) https://t24.com.tr/yazarlar/akdogan-ozkan/abd-suriye-petrolunu-ruslara-birakiyor,31206

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.