Komplo ve tecrit

Suat BOZKUŞ yazdı —

  • 15 Şubat 1999’da başlayan uluslararası komplo ve tecrit süreci bugün tüm toplumu esir alma noktasına gelmiştir. Tecrit sürdükçe bütün yasaklar ve zulüm de sürecektir.

15 Şubat komplosunun yıldönümü gelirken Erdoğan’ın verdiği büyük müjde haberi hala gelmedi. Erdoğan tarafından Çarşamba günü verileceği açıklanan haberden hala bir ses çıkmadı. Medya bir yandan bu haberi beklerken bir yandan da bu konuda bazı spekülasyonlar yapılıyor. En büyük ihtimal ise Güney Kürdistan’a yönelik işgal harekatı ve çok sayıda gerillanın katledilmesidir. Bu konudaki hazırlıklar her gün basına yansıyor.

Erdoğan-Bahçeli diktası yönetmekte zorlandıkça, ekonomi battıkça halkı oyalamak ve muhalifleri susturmak için her türlü zorbalık ve hokkabazlık peşinde. Yeni uzay hamlesi de budur. İçeride ve dışarıda her türlü oyalama, saldırı ve provokasyon gündeme gelebilir. Durup dururken ortaya atılan yeni anayasa konusu da öyle…

19 yıldır iktidarda olan, her fırsatı değerlendirerek faşist bir dikta yönetimi kuran Erdoğan-Bahçeli çetesinin amacı nedir? Faşist diktacılık yarışında Evren dönemini bile kat be kat aşan dikta zihniyetinin amacı nedir? Evren bile kurduğu YÖK ile üniversitelere 3 aday önerme hakkı tanırken yeni dikta şefi Erdoğan bu hakkı da gasp etmiş ve keyfine göre, istediğini atamaya başlamıştır.

Askeri darbe dönemlerinde seçimle göreve gelenlerin (milletvekilleri ve belediye başkanlarından başlayıp mahalle muhtarlarına ve hatta apartman yöneticilerine kadar) yerine emekli subaylar-astsubaylar atanırdı. Erdoğan da gizli açık AKP-MHP militanlarını getiriyor. Çünkü tek ölçü diktatörlüğe sadakattir. Bu sadakat varsa her türlü yolsuzluk, hırsızlık, canilik mubahtır.

Askeri dönem anayasalarına karşı olduğunu iddia eden Erdoğan, varlığını ve iktidarını 12 Eylül askeri faşist darbesine ve anayasasına borçludur. 12 Eylül anayasası ve siyasi partiler yasası, yüzde 10 barajlı seçim yasaları en büyük silahıdır. Bunca yıldır bu yasalara dayanarak çete diktasını kurmuştur ve sürdürmektedir. Evren’in kurduğu YÖK’ü kaldırmak bir yana onu da yetersiz bularak YÖK’ün yetkilerini de kendi eline almıştır.

“Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi” denilen ucube sistem ile meclis devre dışı bırakılmış, hükümet, bağımsız yargı, özek üniversite gibi kavramlar unutulup bütün yetkiler tek adam ve atadığı memurlarının emrine verilmiştir. Artık tek adam anayasayı, AYM kararlarını ya da uluslararası anlaşmalarla kabul etmiş olsa da AİHM ve benzeri kurumların kararlarını çiğnemeyi alışkanlık haline getirmiştir. O istediği kararları uygular, beğenmediklerini tanımaz ve uygulamaz. İşte tek adam diktasının hukuk dışı bütün rezilliklerini koruma altına alacak, hepsinin üstüne şal örtecek anayasa adlı bir kılıf hazırlanıyor.

Hukuksuzluk ve zulüm düzenine karşı mücadele edilip bu düzene son verilmedikçe herkes bu zulümden nasibini alacaktır. Bugün işçilerin, emekçilerin, öğrencilerin, öğretim üyelerinin ve aydınların en barışçı gösteri hakları bile suç sayılmaktadır. Yeni anayasada gene suç sayılacaksa, bunun neresi yenidir?

İşçiler, emekçiler, öğrenciler, aydınlar gene zindanlara doldurulacaksa bunun neresi yenidir?

Daha açıkçası Erdoğan’ın korktuğu soruyu soralım. Erdoğan diktası yıkılmayacaksa, demokratikleşme ve hukuk tüm toplumu kapsamayacaksa bunun neresi yenidir?

Erdoğan diktasının zindanlara doldurduğu mazlumlar özgürleşmeyecekse bunun neresi yeni olacaktır?

15 Şubat 1999’da başlayan uluslararası komplo ve tecrit süreci bugün tüm toplumu esir alma noktasına gelmiştir. Çünkü Öcalan üzerindeki yasaklar tüm toplum üzerindeki yasakların ve zulmün de göstergesidir. Tecrit sürdükçe bütün yasaklar ve zulüm de sürmektedir, sürecektir.
Bu nedenle zindanlar ve halk yine ayaktadır:

Savaş ve işgal değil, barışçı siyasi çözüm!

Tecride son, Öcalan’a özgürlük!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.