Pekin, ‘devletin pis işleri ve muhalefet ne yapmalı?

Nurettin DEMİRTAŞ yazdı —

  • “Cumhur İttifakı” tam olarak Pekin’in bahsettiği pis işlerin ittifakıdır. Pekin’in açıkça ağzına aldığı pis işlerin sonuncusu Deniz Poyraz’ın katledilmesi oluyor. İktidarda olanlar Deniz’in katledilmesinden sorumludur. Hesabını da onlardan sormak gerekir.

Önce Paris cinayetlerini sahiplendi ve benzerleri yapılmalı dedi, şimdi de “her işi devlet yapamaz. Pis işleri başkasına yaptırır. Sadece biz yapmıyoruz. Başka devletler de böyle yapıyor!” diyerek bugünlerde ortalığa saçılmış tüm kirli işleri ve suçları normalleştirmeye çalışıyor. Bunu yapan devlet temiz mi kalmış oluyor? Mümkün olmadığı biliniyor. Pis işler yaptıranın temiz olduğu iddia edilemez. 

İsmail Hakkı Pekin’in kulak ardı edilemeyecek son açıklamalarından bahsediyoruz. Sıradan bir asker değildi. 8. Kolordu Komutanlığı ve Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanlığını yapmıştı. O halde, yetkili olduğu dönemlerde, kendi deyimiyle ne kadar pis iş yapmış ve bu işleri kimlere yaptırmıştır? diye sormak ve bugün bizatihi “en pis” algı oluşturma işini yapmakta olduğunu da eklemek gerekiyor.

Yaşanan katliam iklimi büyük bir konsept temelinde oluşturulmuştur. Figüranların yaptıklarından yola çıkılsa bile tehlikenin büyüklüğü anlaşılabilir. Deniz Poyraz cinayetine bu temelde bakılabilir.

Pekin’in ifadesiyle devletin en son pis işini anlamak için biraz daha eskiye gidilirse Malatya’da Zirve Yayınevi katliamı hatırlanabilir. 3 ay öncesinde Hrant Dink katledilmişti. Danıştay saldırısı, Cumhuriyet Gazetesi saldırısı, Rahip cinayetleri, darbe planları, rüşvet ve yolsuzluk ağı ve daha bir dizi iddia gündeme gelmişken 6 yıllık dava sürecinin sonunda “Ergenekon diye bir örgüt yoktur” denilip yargılanan herkes beraat ettirildi. 

Davada Doğu Perinçek vardı. Kürt kanında eli olan nice asker-polis, ayrıca Akın Birdal’a saldıran tetikçi, yanı sıra iş adamları, avukatlar, gazeteciler, akademisyenler vardı. Bunların hepsi suçluydu denilemez. Çünkü fırsattan yararlanıp birçok muhalifi davayla ilişkilendirilip içeriye atıyorlardı.

Sonra uzlaştılar. Davayı açan ve yürüten hâkim ve savcılar değiştirildi, tutuklananlar oldu. Tersine bir süreç işletilip gazeteciler bile hedef alındı. Balyoz Davası da benzer bir seyir izledi. Herkes beraat ettirildi. 

Tüm davalar böyle olmadı elbette. İş KCK Davasına gelince buna da cemaatin kumpası denildi ama dava bozulmadığı gibi herkese verilen cezalar onaylandı! 

Diğer yandan tasfiye edilmek istenenler Fethullahçı adı altında hedeflendi. Cemaatle çatışma, Ergenekon çeteleriyle uzlaşma dönemi böyle başladı.

AKP-MHP-Ergenekon ittifakıyla dört başı mamur faşizan bir iktidar kuruldu. “Çöktürme Planı” bugüne dek bu ittifakın eliyle yürütüldü. 7 Haziran-1 Kasım arasındaki toplu katliamlardan şehirlerin yerle bir edilmesine dek yaşananlar bu suç örgütlerinin geçmişte yaptıklarından kat be kat daha fazlaydı. Ergenekon ekibi zamanla biraz dağılsa da halen “Cumhur İttifakı” dahilinde hep beraber suç işlemeye devam ediyorlar. 

“Cumhur İttifakı” tam olarak Pekin’in bahsettiği pis işlerin ittifakıdır. 

Sakine Cansız ve arkadaşları katledildiğinde Pekin hapisteydi ama zihniyeti iş başındaydı; bir Kürt Soykırım Belgesi olan “Çöktürme Planı” hazırlandığında ise dışarıdaydı. Tamamı pis işlerden oluşan planın mimarlarından biri olarak özellikle psikolojik yapılandırılmasıyla yakından ilgileniyordu. 

Pekin’in açıkça ağzına aldığı pis işlerin sonuncusu Deniz Poyraz’ın katledilmesi oluyor. Ancak onun gibi genelleme yapıp devleti sorumlu göstermek aslında hiç kimseyi sorumlu tutmamak, her şeyi muğlaklaştırmak ve normalleştirmek anlamına geliyor. 

Çünkü devlet burada soyut kalıyor ve bir de devlet denilen olguya toplumun büyük bir kesimi ve partiler sahip çıkıyor. Hepsi suçlanamaz!

Dikkat edilirse Pekin gibi özgürlük ve demokrasi düşmanları tüm suçları devlete yükleyip işin içinden çıkmaya çalışıyorlar. O halde olur-olmaz her yerde böyle bir genelleme yapmaktan kaçınmak gerekir.

Yekpare bir devlet gerçekliği yoktur. Bizim mücadele ettiğimiz kesim soykırımcı, kirli özel savaşın uygulayıcısı kliktir; devletin sahibi olduğunu iddia eden ve bu temelde her türlü kirli yöntemi kullanan AKP-MHP’dir. Demokrasiden yana olan herkesin asıl hedefi işte bu faşist iktidar bloğudur.

Bu netliği sağlamak için “devlet” genellemesinden uzak durmak gerekir; kuruluşu özel savaş temelinde olmuş, bugün her şeyiyle mafya-çete aracı haline gelmiş olsa bile “devlet” hakkında genelleme yapmak şu an sadece onların işine yarar. 

Devleti bu hale getirenler yani iktidarda olanlar Deniz’in katledilmesinden sorumludur. Hesabını da onlardan sormak gerekir.

Demokrasinin, özgürlüğün, güzelliğin, masumiyetin ve direnişin sembolü olan Deniz Poyraz’a, onun çok değerli anne ve babasına, hapishanedeki kardeşlerine, sevenlerine, halklarımıza verilecek en anlamlı müjde tüm demokrasi güçlerinin mücadele birliğiyle bu kanlı iktidarı yıkmak olacaktır.

Ama; "Sokaklardan uzak durularak” demokrasi mücadelesi verilemez. Bu da son dönemde CHP’de görülen tüm olumlu değişimleri gölgeleyen bir yaklaşımdır. Böyle yapacaklarına, neler yapılabileceğini HDP başta olmak üzere muhalefetin tümüyle birlikte tartışabilirler ya da bunun öncülüğünü HDP yapabilir, hepsiyle görüşebilir. Diyalog siyasetin gereği olduğu gibi ön yargıların aşılmasında da büyük rol oynar. Kamuoyu desteği de çok yüksek olur.

Her şeye rağmen HDP, CHP, İyi Parti, Saadet Partisi ve diğer muhalefet, ortak mücadele stratejisi belirlemek için her zamankinden daha fazla birbirine yakın olabilirler. İktidarın suçlama ve manipülasyonlarına prim verilmezse bunu başarabilirler. Sonucundan da çeteci faşist blok hariç tüm Türkiye kazanır! Demokrasi kazanır!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.