Talat Türkoğlu

Suat BOZKUŞ yazdı —

  • 1 Nisan 1996 gecesi evden çıktıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamayan Talat Türkoğlu, işçi sınıfı içinden çıkmış tüm bu özellikleri kendi şahsında somutlayan önder bir kadro idi.

Talat Türkoğlu’nun kız kardeşi Münübe Yeprem Türkoğlu, 25 yıl önce, “Tam bu gün anamın acıya diz çöktüğü gün, çaresizliği yaşadığı gün, oysa daha yaşanacak kötü günlerin başladığını nerden bilecekti... Sağ aldınız, sağ istiyoruz!” diyordu.

“1 Nisan 1996 gecesi evden çıktıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamayan Talat Türkoğlu, failleri belli kayıp yüzlerce devrimci gibi kırlardan şehirlere, varoşlardan fabrikalara ve kampüslerden Kobanê’ye değin devrim ve sosyalizm mücadelemizin her alanında yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor.

Talat Türkoğlu 1951 yılında Edirne'de yoksul bir köylü ailesinin çocuğu olarak doğdu. 1968-71 yıllarında lise öğrenciliği döneminde devrimci mücadeleye katıldı. Liseyi bitirdikten sonra öğrenimine son verip işçilik yapmaya başladı. Edirne'de Text İplik Fabrikası’nda işyeri baş temsilciliği yaptı. Kısa zamanda bölge çapında devrimci bir işçi önderi olarak tanındı. Bu faaliyetlerinden dolayı işten atıldı ve tüm bölgede patronlar tarafından kara listeye alındı. Talat'ın bundan sonraki tüm yaşamı devrim ve sosyalizm mücadelesiyle iç içe geçmiştir. 25 yılı aşan bir süre profesyonel bir devrimci olarak Türkiye Devrimi için savaşmıştır. 12 Eylül döneminde 2 kez tutuklanmış ve Gayrettepe işkencelerinden geçmiştir. 1981-83 arası Ankara Mamak Zindanında; 1984-87 arası İstanbul Metris zindanında tüm direnişlerde ön saflarda yer almıştır. 1987 yılında tahliye olduktan sonra da ülkenin dört bir yanında en ön saflarda mücadelesini aralıksız sürdürmüştür. 1993-94 yıllarında Türkiye Devrim Partisi davalarından tutuklanarak Sağmacılar Cezaevi'nde tutsak edilmiştir. Gözaltına alınıp kaybedilmesinden sadece bir kaç ay önce ceza evinden tahliye olmuştu.

Talat Türkoğlu, işçi sınıfı içinden çıkmış tüm bu özellikleri kendi şahsında somutlayarak, Partinin ve Türkiye Devrimci Hareketinin zorlu dönemeçlerini göğüslemiş önder bir kadrodur.”

Devir Demirel-Çiller-Ağar-Güreş çetesinin başlattığı 93 konsepti devriydi. Yirmi binden fazla yurtsever ve devrimci kontrgerilla çeteleri tarafında kaçırılıp ölüleri bir köşeye atılıyordu. Birçoğu hala bulunamadı. 93 konseptinin batıdaki kurbanlarından biri olan Talat da cenazesi bulunamayan “kayıp”lardandır. Sanatçı Ferhat Tunç, Talat için “Sen yoksun” adlı şarkıyı bestelemiştir:
 
https://m.youtube.com/watch?v=WVy59sKhbuM
 
Erdoğan-Bahçeli çetesi, o günkü çetelerin doğrudan devamıdır. Bu nedenle tutuklu çete mensupları tahliye edilirken, katliam sanıkları da bir bir zaman aşımından kurtulmaktadır. Çiller-Ağar ve yaşayan diğer çete mensupları toplu halde Erdoğan ile birliktedir. Fark şurada ki, eskiden gizli saklı işlenen cinayetler bu devirde açıkça işlenmektedir. Eskiden inkar edilen yargısız infazlar şimdi kahramanlık sayılmaktadır. Eskiden beyaz toroslar geziyordu, şimdi siyah transporterler geziyor. Bunun en açık örneği Şenyaşar ailesine yönelik zulümdür:

“Yer: Urfa'nın Suruç ilçesinin hastanesi.
Tarih: 14 Haziran 2018.

"Beş çocuğumu da öldürmek istediler, ikisi tesadüfen kurtuldu, Fadıl tutuklu. Gözlerimin önünde öldürülen eşimin ve iki oğlumun katillerinin bulunmasını istiyorum. Üç kişiyi öldürmüşler, onlardan sadece bir kişi tutuklu. Ailem mahvoldu, torunlarım babasız kaldı. Katiller ise her gün Suruç'ta gözlerimizin önünde geziyor. Nerede bu adalet?" diyor Emine Şenyaşar, beton altına gömülen adaleti bulup çıkaracağını da ekliyor…”

Şenyaşar ailesinin katilleri AKP merkezine yuva kurmuştur.

“Kayıp ailelerini“ zorbalıkla Galatasaray meydanından çıkaran, İstanbul’un göbeğinde resmi polislerin Boğaziçili gençleri linç ettiği bir faşist çete devrinde Talat’ın ya da başka masumların katilleri bulunabilir mi?

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.