Bayram haftası mangal tahtası 

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Erdoğan rejimiyle mücadeleyi ağız dalaşına çevirmenin yararı yok. Onunla selamı, sabahı keseceksin. Attığı her anti demokratik adımı “suç” olarak ilan edeceksin, iddianameye her gün rejimin yeni suçlarını ekleyeceksin.

“Kınama” Türkçe. Arapça hali “ayıplama”… Bizim siyasiler bile Erdoğan’ın en berbat işlerini “ayıplıyorlar.”  

Erdoğan İmam Hatip okumuş. Sen ona “ayıp” diyorsun, o “ayıbın a’sının üstüne bir nokta” koyuyor. Oluyor “kayıp”.  

Nasıl oluyor? “Ayıp” kelimesinde “a” diye okuduğumuz harf aslında “ayın” harfidir. Gırtlaktan bir tınısı vardır. Ayın harfiyle gayın harfi tıpatıp aynıdır, lakin gayın harfi ayın harfinin üstüne bir nokta eklenerek yazılır. “Ayıp” kelimesini “Gayıp” haline getirmek bir noktalık iştir. Erdoğan’ın yaptığı da bu. Sen “ayıp” diyorsun, o ayıbı, bir nokta koyarak “kayıplara” karıştırıyor.  

“Kınama” ya da “ayıplama”, “Ahlaki Politik Toplum” varsa işe yarar. Kişi böyle bir toplumun huzurunda ayıplandığında utanır, utancından yerin dibine girer. Sıradan parlamenter rejimin siyasetçisi “kınandığı” zaman pişkince sırıtır, “yanlış anlaşıldım” filan der geçiştirir. Faşist rejimde ise dediğimiz olur, “ayıp” bir nokta ile kayıplara karıştırılır. 

Demek ki “ayıplamayacaksın”. Boşuna gayrettir. “Tuu sana” diye adamı ayıplıyorsun, o suratına bulaşanları “oooh, Nisan yağmuru” diye sıvazlayıp, siliyor. 

“Kınama” yerine “eleştirme” kelimesini kullanabilir miyiz?  

Duruma göre. İlkelere sahip bir partide “eleştiri” kutsal bir yöntemdir. “Özeleştiriyi” doğurur. Yanlışlar böylece düzeltilir. Kişilik bozukluğu tamir edilir.   

Ama “hiyerarşik, merkeziyetçi” toplumlarda “eleştiri” de “özeleştiri” de adaletsizdir.  

Vaktiyle bir sosyalist ülke bürokratıyla “eleştiri, özeleştiri” meselesi üzerine sohbet ediyordum. “Sizde durumlar nasıl” diye sordum. “Biz şöyle bu soruna yaklaşıyoruz” dedi muzip bir edayla gülerek, “Allah bizi eleştiriden korusun, biz kendimizi özeleştiriden zaten koruyoruz”. 

Diktatörlükle yönetilen kimi ülkelerde eleştiri özgürlüğü zaman zaman tanınıyormuş. Ancak şöyle: Diktatör ve beş kişilik cuntası Külliye’nin onuncu katındaki balkondan halka sesleniyormuş: Aziz milletimiz, en iyi şey karşılıklı eleştiridir, haydi gelin siz bizi, biz de sizi eleştirelim…” Aşağıdaki halk memnun. Diktatör eğilip halka şöyle diyormuş: Ben ömrümü size adadım, şimdi suratıma tükürün! Yüzbinler başlıyormuş aşağıdan yukarıya tükürmeye… Diktatör gülüyormuş, “şimdi sıra bende” diyerek, bu defa o yukardan aşağıya halkın suratına tükürüyormuş. Eşitlik işte. 

Faşizmde “kınama, eleştirme, suratına tükürme” beyhudedir. 

Faşizmde yapılacak iş, “suçlamadır”. Rejim devrilene kadar rejimin elebaşılarının “suç listesini” çıkartacaksın. Yani devrildikten sonra Erdoğan ve adamlarını çıkartacağın mahkemeye sunulacak “iddianameyi” bugünden yazacaksın. 

Suçlamaları, “şunu düzelt, bunu yapma, yaptıysan boz” demek için yapmayacaksın. “Bu yaptığın da suç, hesabını vereceksin” demek için suçlayacaksın. 

Parlamenter rejimde kınamaların, eleştirilerin ve hatta suçlamaların amacı, var olan rejime halkın kimi taleplerini kabul ettirmektir, etmediği durumda seçimde onu hükümetten indirmektir. Bu durumda hükümettekiler böyle kınama, eleştirme ve suçlamaları dediğimiz gibi pişkince karşılar, kimi talepleri kabul eder, kimilerini reddeder, böylece karşılıklı konuşmalar, kavgalar, bağırış çağırışlarla işler yürür. Buna da diyalog adı verilir. 

Faşistle diyalog da olmaz.  

O halde ister büyük, ister küçük her türlü baskıyı, halk çıkarlarına saldırıyı faşizmin yargılanacağı günlere hazırlık olarak suçlamalı, anti faşist iddianameyi bugünden yazmalıyız.  

21. yüzyılda, üstelik NATO üyesi ve AB aday üyesi olan bir ülkede faşizmin Hitler faşizmi gibi bir şey olması düşünülemez. O nedenle şimdi Erdoğan rejiminin elinde bir Meclis var, muhalefet partileri var, numunelik de olsa muhalif medya var, arada sırada eşantiyon kabilinden “olumlu” bir iki karar veren yargı var. Sandık var. Oy hakkı var.   

Elbette bu özgünlükten yararlanmak mümkündür. Öyle de oluyor zaten.  

Ama Erdoğan rejimiyle mücadeleyi ağız dalaşına çevirmenin yararı yok. Onunla selamı, sabahı keseceksin. Attığı her anti demokratik adımı “suç” olarak ilan edeceksin, iddianameye her gün rejimin yeni suçlarını ekleyeceksin. Ve diyeceksin ki: 

Yıkılacaksın ve hesap vereceksin. 

“Ayıbı” bir nokta ile “gayıp” eden Erdoğan suç listesindeki delilleri ortadan kaldıramaz.  

Bu bir “bayram” yazısıydı. Mübarek olsun.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.