’İnsan hakları eylem planı’

Suat BOZKUŞ yazdı —

  • Muhalefet Erdoğan’ın planlarıyla oyalanmamalı, yeni ve gerçek bir açılım yapmak için kendi “İnsan hakları eylem planı”yla yola koyulmalıdır.

Erdoğan-Bahçeli diktası sıkıştıkça ya yeni gaz-petrol-altın yatakları buluyor ya sınır ötesi operasyon-işgal hareketi yapıyor ya da yeni bir reform paketi açıyor. Daha önce yapılan açılım paketlerini ve ileri demokrasi vaatlerini hatırlayın. Açılım paketleri açılmadan çöpe atıldığı gibi eldeki demokratik kırıntılar bile faşist terörle ezilmiş ve muhalifler zindanlara doldurulmuştur. Ancak bütün bu zulüm bile muhalifleri sindirememiş tersine direnişi büyütmüştür. Erdoğan-Bahçeli diktası zaten her türlü demokratik kural ve birikimi ezerek iktidar olmuştur. Şimdi de her türlü kuralı çiğneyerek diktatörlüğünü pekiştirmek ve sallanan iktidarını korumak istiyor.

Dünyanın her yerinde reform denilince iyileşme, özgürlüklerin genişlemesi, toplum üzerindeki baskının azalması, zindanların boşalması anlaşılır. Bizde ise tam tersi: Demokratik hak ve özgürlüklerin kırıntısı bile temizleniyor. Halkın seçme ve seçilme hakkı gasp ediliyor. Toplumun köleleştirilmesine reform diyorlar. Bir yandan tutuklamalar ve zulüm artarken bir yandan da alay eder gibi “İnsan hakları eylem planı” açıklanıyor. Plandaki parlak vaatlerin hiçbir önemi ve ciddiyeti yok. Zaten bu nedenle hiç kimse ciddiye alıp üzerinde durmadı. Çünkü aynı anda hem cezaevlerinde tecride karşı açlık grevi 100. gününe giriyor, hem de milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırmak için yeni fezlekeler meclise geliyor. Erdoğancılar Boğaziçi öğrencilerinin direnişini ezmek ve orayı da fethetmek için hukuk dışı saldırılarına devam ediyorlar.

Garê’yi işgal planının bozgunla sonuçlanmasından sonra Türkiye’de yeni ve önemli bir gelişme oldu: Şimdiye kadar her ne olursa olsun, tartışmasız olarak Erdoğan’ın arkasına takılan muhalefet partileri ilk defa sormaya ve sorgulamaya başladılar. İlk defa körü körüne destek yerine, bu bozguna yol açan iktidarı sorgulamaya başladılar. İşin aslına bakarsak Kürt düşmanlığına, Kürtlerle savaşa odaklanmış Türkiye siyaseti tamamen çürümüş ve tıkanmıştır. Bu siyasetin ne içeride ne de dışarıda umut verme, çözüm olma gücü kalmıştır. Bu nedenle hızla erimektedir. Erdoğan-Bahçeli diktası ayakta kalabilmek için her türlü manevrayı yapmakta, halk düşmanlığının her çeşidini göstermektedir. Bataklıkta debelenir gibi çırpınmaktadır.

Muhalefeti oluşturan parti, grup ve çevreler ise bugüne kadar diktatörlüğe karşı resmi ya da fiili bir birlik oluşturamadı. Bu nedenle Erdoğan diktası ayakta kalabildi. Muhalefet partileri bundan ders çıkaracaklarsa geçmişe yönelik kan davası gibi hesaplaşmalar yerine ileriye dönük bir program etrafında bir araya gelebilir ve bu diktaya karşı bir seçenek oluşturabilir. Birbirlerinin ya da AKP-MHP’nin geçmişine kılıç sallayıp ezilen halklarımızın lehine siyasi bir gelişme sağlayamazlar.

Muhalefetin gelişmesini, siyasi alternatif oluşturmasını engelleyen en önemli faktör de muhalefet partileri içindeki Kürt düşmanlığıdır. Bu da HDP düşmanlığı biçiminde görünmektedir. HEP-DEP’ten bugüne 30 yıldır süregelen Kürt düşmanlığının Türkiye’de kimseye bir faydası olmadı. Tam tersine Türkiye’yi bütünüyle kilitledi, kan ve gözyaşına boğdu. Muhalefet partileri gerçekten muhalefet yapacaksa, iktidar olmaya niyeti varsa bu kilitlenmeyi kırmak ve akan gözyaşlarını, kanı dindirmek için yeni bir açılım yapmak zorundadır. Yoksa sağlı sollu boş söylemlerin hiçbir anlamı ve önemi yoktur. Artık söylemden çok eylem zamanı gelmiştir. Ya faşist diktatörlüğe boyun eğilecek ve esaret kabul edilecektir ya da bu kara düzene son vermek için ayağa kalkılacaktır. Orta yol kalmamıştır.

Muhalefet Erdoğan’ın planlarıyla oyalanmamalı, yeni ve gerçek bir açılım yapmak için kendi “İnsan hakları eylem planı”yla yola koyulmalıdır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.