Reformlar ve siyasetin tasfiyesi

Cihan DENİZ yazdı —

  • Bugün bir kez daha Türkiye’de iktidar, sorunları çözmemek, sadece çözecekmiş gibi görünüp zaman kazanma ve varlığını sürdürmek için “reform” yalanına sarılmış durumda.

Osmanlı’nın dağılmaya başlaması ile birlikte bu coğrafyada siyasetin en temel unsurlarından biri gerek dış güçlerin gözünü boyamak ve müdahalelerinin önünü kesmek, olmazsa ertelemek, içteki sorunları aslında çözmeden dondurarak ertelemek için gündeme getirilen “reform” tartışmalarıdır.

Bu dün de böyleydi, bugün de değişen bir şey yok.

Bugün bir kez daha Türkiye’de iktidar, sorunları çözmemek, sadece çözecekmiş gibi görünüp zaman kazanma ve varlığını sürdürmek için “reform” yalanına sarılmış durumda. Ne yapacaklar, neyi değiştirecekler; Kürtlerin, kadınların, gençlerin, emekçilerin ve bir bütün olarak ezilenlerin özgürlük, barış, adalet taleplerime ilişkin ne gibi adımlar atacaklar belli değil. Sadece en tepeden başlayarak iktidar sözcüleri Türkiye’nin tüm sorunlarını çözecek sihirli bir değnekmiş gibi sürekli reformdan bahsetmektedir.

Bununla birlikte bu reform tartışmalarının önemi ve kesinlikle göz ardı edilmemesi gereken bir başka boyutu daha vardır. Geçen hafta bu köşede bu reform tartışmaları ile Avrupa Birliği ve Amerika ile ilişkilerin normalleştirme girişimlerinin Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasi, ekonomik ve diplomatik kriz durumuna müdahale etmekten öte aslında mevcut faşist bloğun içindeki güç mücadelesinin üstünü örten bir örtü olduğunu belirtmiştik. Bu örtünün altında olanın her geçen gün nihai kopuş noktansa bir adım daha yaklaşan Beyaz Faşizm ve Yeşil Faşizm’in birbirlerine karşı yaptıkları hamleler olduğunu ifade etmiştik.

Bu yönde işaretler gelmeye devam ediyor.

Bizzat kendisi faşist blok içindeki güç mücadelesinin sonucunda tasfiye edilen Ahmet Davutoğlu geçtiğimiz günlerde sarf ettiği “Erdoğan tasfiye edilecek ve bundan sonra otoriter rejim kurulacak” şeklindeki sözleri ile iktidar bloğu içindeki çatışmanın ne kadar şiddetlendiğine, nihai kopuşun tahmin edilenden de yakın bir süreçte yaşanabileceğine işaret etmektedir. Davutoğlu‘na “senin de inşasında büyük rolün olduğu rejim hali hazırda otoriter değil mi?” diye sorulmalıdır. Ama asıl olarak bu açıklama, siyaset alanında hedefin sadece HDP başta olmak üzere tüm muhalif kesimler, gazeteciler, aydınlar ile sınırlı olmadığını, zamanı geldiğinde nihai olarak AKP de dahil siyasetin toptan tasfiyesinin amaçlandığını göstermesi açısından önemlidir. Adım adım muhalefet konumunda olsalar da aslında geniş anlamıyla sistemin merkezinde yer alan partilerin de siyaset yapmasına izin verilmeyecektir.

Geçtiğimiz Cuma günü MHP ve Bahçeli’nin eleştirildiği bir röportaj sonrasında Ankara’da röportajı yapan gazeteci ile Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı’nın saldırıya uğraması ve sonrasında bu saldırılar ile ilgili soruşturma yürüten savcının açıkça hedef gösterilmesi, sistemin göbeğinde siyaset yapanlar için bile artık iktidara muhalefet etmenin nasıl da tehlikeli bir hal aldığını ortaya koymaktadır. Ama bununla da kalınmayacaktır. Siyasetin nihai tasfiyesi sonrasında, mevcut iktidar bloğunun AKP dışındaki bileşenlerinin neredeyse tamamının MHP ile Ergenekonculardan oluştuğu düşünüldüğünde, kendini şu anda güvende hisseden muhafazakâr kesimleri de büyük bir tehlikenin beklediği görülecektir.

Benzer şekilde, mahkemeler sadece HDP’li ve muhalif siyasetçiler için çalışmayacaktır. Dahası, rejimin merkezinde yer alıp iktidara muhalefet yapanlarla da sınırlı olmayacaktır. Nitekim Kobanê olaylarıyla ilgili HDP’li siyasetçiler hakkında hazırlanan iftirafnamede Çözüm Süreci’nin de bir suç olarak değerlendirilmesi gelecekte bu süreçteki devlet tarafının da en tependen başlayarak yargılanmasının önünü açmaktadır. Yakın dönem Türkiye siyasetinde bizzat tanık olduğumuz gibi, kendini muktedir zannedenlerin, kendinde her şeyi yapma hakkını görenlerin yargılandığına şahit olmak kimseyi şaşırtmamalıdır. Ve bu yargılamalar kendi yarattıkları adaletsizliğin ölçüsüzlüğüyle yapılacaktır.

Dolayısıyla tıpkı sonrasında ilk modern soykırıma evirilecek 1914 Ermeni Reformu örneğinde olduğu gibi, reform, AB ve Amerika ile ilişkilerin normalleşmesi tartışmalarının gölgesinde ve iktidar bloğundaki iç mücadelenin ötesinde tüm Türkiye halklarını büyük tehlikeler beklemektedir. Buna karşı mevcut rejimden rahatsız olan, hakları çiğnenen, emeği sömürülen tüm kesimlerin bir araya gelmesi, bu coğrafyaya tekrar barışın, demokrasinin, özgürlüklerin gelmesi için mücadelelerini ortaklaştırması bir zorunluluktur. Ve bu zorlu görevin yegane lokomotifi, radikal demokrasi ve demokratik ulus perspektifi ile ezilen, mevcut durumdan rahatsızlık duyan tüm farklı kesimleri bir araya getirme potansiyeline sahip HDP’dir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.