Siyasetin dili, dilin siyaseti

İlham BAKIR yazdı —

  • Bu coğrafyada yüzyıllardır savaş ve kadın bedeni, kadın kıyımı üzerinden kışkırtılan erkelik, muktedir olmanın anahtarı olagelmiştir. 

Bir insanın, bir grubun, bir siyasetin kullandığı dil, onun nasıl bir yaşam tasavvuru olduğunu, yaşama nasıl baktığını, nerede durduğunu açığa veren en temel göstergelerden biridir.

Bu anlamda Türkiye’de sokaktaki günlük kullanılan dilden,  siyasette kullanılan dile, televizyonlardaki tartışma programlarından, dizi filmlerden, sosyal medyadaki paylaşımlara, konuşmalara kadar tüm dil yansımaları aslında nasıl bir kirin, nasıl bir batağın içerisinde yaşadığımızı gösteriyor.

Bir partinin bir milletvekili bir il gezisi esnasında tartıştığı ve “şehit yakını” tarifiyle öne çıkarılan birisine küfrediyor. Elbette ettiği küfür, küfrün muhatabı erkek de olsa, en yaygın ve en keskin haliyle kadın bedeni üzerinden yapılıyor.

Olayın gelişiminden öyle anlaşılıyor ki bu aslında bir provokasyon.

İktidar, “şehitlik” üzerinden kurduğu ırkçı iklim içinde “şehit yakını” diye tarif ettiği birini bu partinin genel başkanına, milletvekiline ve parti heyetine galiz küfürler etmek üzere görevlendirmiş.

Bu muhalefet partisi de aynı tarz ve dille buna mukabele ediyor. Ve bu durum kameralara yansıyor, sonra da kıyamet kopuyor. Kıyametin koptuğu yer, bir vekilin bir “şehit yakınına” küfür etmesi oluyor.

Eğer küfredilen bir “şehit yakını olmasa sorun değil, en azından çok sorun değil. Küfrün, muhatabın kendisine değil, onun yakını olan bir kadının bedeni üzerinden yapılması ise hiç mi hiç sorun değil.

Mecliste, yazılı ve görsel basında yapılan tartışmalarda, yazılan çizilen şeylerde esas olarak ve sistematik olarak kadını, kadınlığı hedef almış olan bu siyaset tarzına bir itiraz gelişmiyor, ne iktidar cephesinde ne de muhalefet cephesinde.

İktidar, siz şehit yakınına küfür ettiniz, hainsiniz” diyor.

Muhalefet, “bu suçu işleyen küfür eden partideki görevinden istifa etti, özür diledi daha ne istiyorsunuz” diyor.

Ana muhalefet partisi de “bu bir yol kazasıdır, siyasette olur böyle şeyler. Muhatabı bedelini ödedi” diyor.

Her iki parti de en önemlisi, iktidarın geçmişte kullandığı, hala kullanmaya devam ettiği küfürlerin listesini yaparak “siz de küfretmiştiniz, küfrediyorsunuz ne olmuş yani” diyor.

Bununla kalmıyor, tıpkı iktidar partisi gibi meseleyi “şehitlik, şehit yakını” argümanı etrafında sürdürerek, bu savaş üzerinden kışkırtılan faşist iklime, erkek dile ne kadar ait olduğunu kanıtlamaya çalışıyor.

Mevcut iktidarın yaşam tasavvurunun ve buna bağlı olarak kullandığı dilin ne kadar kirli ve kokuşmuş olduğu artık herkesin malumu.

Herkesin önümüzdeki seçimlerde bu iktidarın gideceğine ve yeni bir iktidar kurulacağına dair umudu gittikçe güçleniyor.

İktidar kaybedeceğini anladıkça her geçen gün siyaseti ve siyasetin dilini daha kirli, daha faşist, daha ırkçı, daha erkek bir alana sürüklüyor.

Bu iktidardan kurtulmanın ve yeni bir yaşam kurmanın ve belki rahat bir nefes almanın umudu olarak öne çıkan muhalefet partilerinin, bizler için nasıl bir yaşam kurmayı tasavvur ettikleri ise, aslında bu olayla çok bariz bir şekilde kendini ele veriyor.

Değişen şey, iktidar elinde her gün boynumuza çalınan keskin bıçağın, muhalefetin elindeki kör bıçakla yer değiştirmesinden başka bir şey olmayacak.

Bu küfür dilinin kadın bedeni üzerinden yarattığı erkeklik, kadına dönük ürettiği nefret, kadınları öldürmeye devam edecek.

Bu coğrafyada yüzyıllardır savaş ve kadın bedeni, kadın kıyımı üzerinden kışkırtılan erkelik, muktedir olmanın anahtarı olagelmiştir.

Muhalefetin yapmak istediği muktedirin elindeki anahtarı alıp, bu anahtarın daha büyüğünü yaptırmaktan başka bir şey değildir.

Oysa bu coğrafyadaki açlığın, yoksulluğun, sömürünün, baskının, demokrasizlik ve özgürlüksüzlüğün ortadan kaldırılmasının yegane yolu barışa, doğaya ve kadına düşmanlığın yolunu açan bu anahtarı, iktidarın elinden alıp cehennemin dibine göndermekten geçiyor.

Kürt siyaseti, solcular, sosyalistler, demokrasi yanlıları, özgürlükçüler her şeyden önce bu faşist ve erkek dile itiraz etmek, teşhir etmek ve yeni yaşam tasavvurlarını, bu tasavvurun tekamül etmiş dili ile kitlelere taşımanın büyük çabasını vermek zorundadır…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.